34,2452$% 0.28
37,6376€% -0.37
45,0841£% 0
2.921,73%0,22
4.978,00%0,00
9.109,34%2,37
2131138฿%2.25785
Bakkallar, bizim neslin çocukluğunun hayâllerini süsleyen, çoğu zaman parasız-pulsuz da olsa ulaşabildiği, tüm köy ya da mahalle komşularının imkânlı ya da imkânsız, diğer ifâdeyle peşin veyâ veresiye, behemehâl ulaşabildiğimiz en yakın ve olmazsa olmaz hâcet kapılarıydı.
PARADAN ÖTE, DOSTLUKTAN BERİ
Paradan-puldan öte bir mânâda dostluk ve insanlık yapılarıydı. Bakkal dostluk demekti, arkadaşlık demekti; her şeyden önce komşuluk demekti ve de bizim örf dilimizde komşu komşunun külüne muhtaçtı.
ESKİ HÂTIRALAR, YENİ HASRETLER
Buna dâir hepimizin, bilhassa ilkokul günlerinde yaşadığı bakkallarla ilgili duygu, düşünce ve hâtıraları vardır; söyleyecekleri vardır. Nitekim, çoğunuzun içinden, “HEY GİDİ…” diye başlayan cümleler geçmiştir şu anda.
MASAL BAHÇESİNDEN, HAYÂL KÖŞESİNE
Her neyse; işte biz bugün, o günlerin duygu ve gerçeklerini masalsı bir dille anlatan birkaç paylaşıma yer vererek, hem o günlerle bugünleri kıyaslamaya, hem de kendi çocukluğumuza, o günlerin şartları ve yaşanmışlıklarına kapı aralamaya gayret edeceğiz.
İYİYE FARKINDALIK, KÖTÜYE ÇARKINDALIK!
Kaybolan güzellikleri yâ da getirerek bugüne bir kuşbakışı bir seyir sağlayıp farkındalıkla berâber belki kimi yanlışlıklardan, çağın getirdiği savrulmalardan farkındalık oluşturmaya çalışacağız. Buyrun, eski günler, çocukluğumuz ve bakkal amcalara dâir size 3 güzel paylaşım.:
BİSKÜVİ ARASI LOKUM
[1] “-Eskiden mahalle bakkallarımız vardı.
25 Kuruş’a 5 tane açıkta kutudan bisküvi verip satarlardı.
2 bisküvi arasına lokum koyup satarlardı.
Nerede şimdi bu bakkallar?
Babamız işte ise ve annemizde de para kalmadıysa; “Oğlum git bakkal amcandan 20 TL para iste, akşama baban gelince vereceğiz” derlerdi.
ANAHTAR BAKKALDA
Annemiz gezmeğe çıkarken evin anahtarını bakkala bırakır giderdi.
Kiralık evi olan anahtarını bakkala bırakırdı. İster günlük ister ay sonu veresiye yazarlardı. Bakkala gider bir ekmek veya çikolata alır; “Akşama babamız gelince vereceğiz” derdik.
Nerede şimdi bu bakkallar?
Nerede o eski insanlar?”
(TEBRİZ KAPILILAR’dan İlhan GÜNDEKAL)
PARAM YETMİYOR DİYENLERE!!
[2] “-Eskiden insanlar unu çuvalla şekeri çuvalla, yağı teneke ile, peyniri de tulum tulum alıyormuş. Şimdi ise peyniri kilo ile, yağı birkaç litre, şekeri de birkaç kilo zor alıyormuş. Doğru. Eskiden böyleydi… Çünkü eskiden insanların kafası çalışıyordu.
-Eskiden insanlar, yağ, peynir, un, şeker gibi temel gıda maddelerine öncelik verirdi.
Adı üstünde; temel gıda maddeleri.
En çok önem verilmesi gereken şeyler bunlardı.
SINIF DEĞİL, İP ATLANIRDI!
-Eskiden insanlar, 3 kilo şeker parasına, gidip 1 bardak kahve içmezlerdi.
1 kg et parasına, oturup bir hamburger menü yemezlerdi.
Öğrenciler, evde 3 günlük makarna yiyip, dışarda cafelerde, nargileye, wayt çaklıt mokkaya 30 Lira vermezlerdi. Sırf birkaç fotoğraf çekip sosyal medyada ben sınıf atladım hissi veren, ucube fotoğraflar paylaşmazlardı.
YEM ZAMANI, GEM ZAMÂNI!
Evlerde led ekran internet bağlantılı televizyonlar yoktu. İnternet de yoktu. Eskiden insanlar, ihtiyacı kadar elbise, ayakkabı alırdı. Sırf marka diye, sırf birilerine hava atacağım diye, tonla para harcamazlardı. Eskiden insanlar, 15 bin Liralık telefonu ilk alanlardan olmak için, gece yarısından mağaza kuyruğuna girmez, mağaza açılır açılmaz da, yem zamanı gelmiş sığır gibi içeri dalmazlardı.
İÇ OYUNCAK ODASI, DIŞ; ERGENLER ADASI!
Eskiden insanlar, çocuklarına en fazla birkaç adet oyuncak alırlardı. Oyuncaklarla dolu odalar olmazdı. Eskiden insanlar, yemeklerini dışarda yemezdi. Dışarda kahvaltı filan hiç yoktu. Kimse 1 aylık kahvaltılık parasına, gidip dışarda kahvaltı yapmazdı. Dışardan eve yemek söylemek ayıptı. Eşek kadar kızlar, eve pizza söylemez, eşek kadar erkekler, akşama kadar odalarına kapanıp bilgisayar oyunu oynamazdı. Yetişkinlik çağına gelmiş her kız ve erkek, kendi evini çevirecek şekilde davranırdı.
UYDURUK ÜNİVERSİTE, KAYDIRIK HAYÂT!
-Erkekler dışarda çalışır para kazanır, kızlar ev işi yapardı. Sırf aileden uzak, rahat takılmak, uyduruk üniversitelerde okumak için şehir dışına çıkılmazdı. “Okuyorum” diyerek, annenin babanın iliği kemiği kurutulmazdı.
ÇÖPE ATANLAR, TOPLUMA KATANLAR!
En azından insanlar, 1.000 Lira’ya kablosuz kulaklık almaktansa; “3 çuval şeker alayım” diye düşünecek kadar akıllıydı.
-Eskimeyen çöpe attığı pahalı marka ayakkabıları giymeye devam edip, ona vereceği 300 Lira’yı yağa, peynire verirdi.”
(GÖNÜL DAĞI’ndan)
USTA! BİR ÇOCUKLUK ISMARLASANA!
[3] “-Usta bana oradan bi çocukluk ısmarlasana.
Yarım somun içine biraz peynir kat.
Arka bahçeden bir de domates kopar.
Ayaküstü yerim ben hiç birşey olmaz.
Tulumbadan su çekiyor komşu abla,
Kim gidecek şimdi eve; dayarız ağzımızı buz gibi suya…
ÇAMURDAN FİNCANLAR, BİLYELİ ARABALAR
Sana değil usta, sakın alınma sözüm,
Doymamış olmalıyım ki hala sokaklarda gözüm.
Aşağı sokakla maçımız vardı bugün değil mi.
Kafaya koyduk geçen ki gazozun acısını çıkarmayı
Kaç gol kaçırmış bizim Ahmet yine
Öğrenemedi gitti bi türlü çalım atmayı
Kardeşim Fatma evcilik oynuyor Ayşelerde.
Misafir gitsek diyorum bizim Selimle.
Çamurdan fincanlarda yalandan kahveler
Yerdeki kilimlere uzanırız biraz böylece.
MİS GİBİ KURÂBİYE, ELMA DERSEM ÇIK!
Bilyeli arabayla kayarız okul önünde
Yokuş aşağı gıcırdayan tekerler
Vildan teyzenin mutfak camı hep açık
Gene mis gibi kokuyor kurabiyeler
Ne şirin kadındır bilsen, hani teyzeden öte
Seslenir şimdi bize, verir birer ikişer
Yoldadır bu vakitte babam, tulumları üstünde
Elinde kesekağıdı içinde taze incir
Koşup kardeşimi almalı yola koyulmalıyım
GÖZLERİNİ YUM; VE İŞTE ÇOCUKLUĞUM!
Akşam ezanı okunmadan evde olmalıyım.
Mavi camekanlı holde demirden somya
Altına saklanmak ne güzeldi saklambaçta.
Şimdi desen ki bana usta hadi gözlerini yum.
Madem çok aradım, aramaktan yoruldum.
Elma desem babam çıksa, armut desem çocukluğum…”
(Apdil ALGÜL’den)
BAKKAL ÜNSİYET, MARKET RESMİYET
Biz yine bakkallardan yanayız. Marketler piyasaya belirli bir disiplin ve düzen getirdi ama, o disiplin devlet dâiresindeki resmiyetin de ötesine geçti. İşin insanlık boyutu aradan çıktı. Her şey para oldu. Yüz yüze bakmak, iki hasbihâl etmek, hattâ ünsiyet ve insâniyetin olmazsa olmazı selâm bile yok. Ne anladık bu alışverişten; değil mi?
DAHA GÜZELİ, GAZZE ÖZELİ
Bu duygu ve düşüncelerle köşeyi sonlandırırken, cümleye en azından bakkal merkezli çağların tadında insânî, sağlıklı günler, sevdiklerinizle berâber mutlu yaşantılar, başta Gazze ve Doğu Türkistan olmak üzere cümle mazlumların kurtuluşunu görme bahtiyârlığını lûtfetmesi niyâzıyla Rabbimize yalvarıyor, daha güzel günlerde buluşmak, görüşmek ümîdiyle cümleye sevgiler-saygılar sunuyoruz wes’selâm…
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.