35,5594$% 0.16
36,5618€% -0.36
43,2938£% -0.53
3.080,73%-0,39
5.015,00%-0,16
9.977,94%1,13
3751637฿%1.99676
TV’lerde yayınlanan diziler ile Türk insanının aile yapısının çökertilmesi hedeflenmiş ve bu algı operasyonları yapılıyorken de, özellikle Z Kuşağı dediğimiz gençlerin beyinlerine odaklanılmış olması ve sonrasındaki Alfa Kuşağına yönelerek bu genç beyinlerin de, bu dizilerde verilen gizli mesajları (subliminal mesaj) sünger gibi emmesi sağlanmıştır. Hala; da sağlanmaktadır.
Bu durum sadece bizim ülkemizde yaşanan bir durum değildir. Ülkemizde çekilen bu dizi filmlerin ülke dışına satışı sağlanarak, filmlerin Türkiye’de yaşayan vatandaşlarımızla birlikte; diğer ülkelerdeki Türk ve Müslüman kardeşlerimize de aynı şekilde olumsuz yönde sirayet ediyor olması da bizi daha da çok derinden yaralamaktadır.
Nerede bizim gelenek ve göreneklerimiz? Nerede esas gücümüzün kaynağı olan Müslüman Türk kimliğimiz? Sanal sayfalardaki paylaşımlarda bu duygulardan eser yok.
Mesela; Anadolu’daki köyün birinden yapılan doğum günü kutlaması fotoğrafı ve videosu paylaşımından bahsetmek istiyorum. Gayrimüslimlerin yaptığı kutlama şekilleri ve fotoğraflarının aynısını kendi ülkemizdeki kutlamalarda da görüyoruz. O kadar çok üzülüyorum ki anlatamam. Köylerimize kadar girmiş bu kötü alışkanlıklar.
İnsanlar artık ev, araba ve sevgili yapmanın derdindeyken; bunun yanı sıra bankada, borsada ve kripto para olarak da bilinen bitcoinlerde kolay yoldan para kazanmanın peşine düşmüşler. “Para nereden gelirse gelsin; helal ya da haram fark etmez, yeter ki gelsin de” diyen bu insanlar İslam inancının en önemli öğretilerinden biri olan helal kazancın yerine, haram kazancı tercih eden bir dünya görüşüne sahip olmuşlardır.
Dizi film sektörü kullanılarak evlerimize kadar giren o TV kanallarının denetimsizliği sebebiyle, şeytani fikirlere kucak açmış bir topluma dönüşmüşüz. Farkında bile olamadan bütün milli ve manevi değerlerimiz ellerimizin ucundan kayıp gitmiş bir haldeyiz.
Şahsen kendim ve evlatlarım senelerdir TV izlemiyoruz. Çevremdeki insanlardan ve internet haber akışlarından takip ettiğim kadarıyla, o dizi filmlerdeki bize dayatılan algılara göre; ya en büyük holdinglerden birinin patronu, sosyal hayatında varlıklı, lüks villada yaşayan ve statülü biri oluyorsunuz ya da fakir veya diplerde yaşayan sefil birisi oluyor ve tamamen iki uç noktada bulunuyorsunuz. Ya üst düzey bir iş insanı ya da vasıfsız en dipte birileri… Bunların yanı sıra bir de mafya bağlantılı yaşamlar, aldatmacalar, entrikalar, dolandırıcılıklar, cinayetler. Bu senaryolar insanların düşünce altyapısında yıkıma yol açmak için hazırlanmış tuzaklar gibi.”
Bu dizi filmler, izleyenlerin üzerinde öyle ya da böyle olumsuz yönde etki yapıyor. Aile içi, komşular ve arkadaşlar arası aldatmalar ile; gerek evliler, gerekse bekarlar için sevgili sahibi olmadan yaşanamayacağı algısı gibi bir durum toplumumuza empoze ediliyor. Eğer aile içinde mutsuz bir eş var ise (kadın ya da erkek fark etmiyor) mutlaka dışarıda başka bir sevgili edinilmesi yönünde yönlendiriliyor. Eşinden öç alma duygusu ile ve haklı olarak bunu yapıyormuş gibi bir durumunun söz konusu edilmesi şekline getiriliyor. Yani eş kusurlu gösterilerek, dışarıda yapılan ahlaksızlıklara haklılık kılıfı uydurulmuş olunuyor.
Bir başka durum da evlilik, boşanma vb. programların sabah akşam temcit pilavı gibi hanelerimize getiriliyor olması idi.
Çevremize baktığımda ve insanları dinlediğimde hemen hemen herkesin mutlaka bir dizi filme abone olduklarını ve o filmin saatini canla, başla takip ettiklerini ve hatta bir araya geldiklerinde ise, o filmleri konuşarak zamanı geçirebildiklerini gördüm.
Bir diğer konu da ülkemizde ve dünyamızda uzun yıllardır süren futbol tutkusu ve fanatik bir dünya kitlesi yaratılma olgusunun artık olgunlaşmış olduğu ve adeta haşa taparcasına fanatikliğe ve takım tutma hevesine dönüşmesidir. Bu uğurda da yerel yönetimlerin, iş insanlarının ve kurumlarının büyük maddi kaynaklar aktardıkları görülüyor ancak bu paraların bir kuruşunun dahi ihtiyaç sahibi halka ulaşmaması yürekleri burkuyor. Tam bir felaket ve yıkım…
Bir başka konu da; zaten küresel bir sorun ve en büyük sıkıntı olarak gösterilen ‘Pandemi Süreci’nde yaşanan zorluklara hiç girmek dahi istemiyorum.
Bazı kesimler işsizlik içinde kıvranırken; bazı kesimler bolluk ve refah içinde yaşıyor. Bolluk içinde yaşayan kesim; ihtiyaç sahibi kesimin sıkıntılarını görmüyor. Herkesi kendileri gibi aynı rahatlık içinde zannediyorlar. İhtiyaç sahiplerinin sadece Afrika’da ve geri kalmış ülkelerde olduğunu sanıyorlar. Sosyal ağlarda, facebook, instagram ve twitter gibi yerlerde bu fakir insanların acınası durumlarını içlerinde gerçek manada merhamet duygusu hissetmeden durmadan paylaşıyorlar. Bir de dualar ve gözyaşı emojileri ile de paylaşımlarına yalandan duygu katmaya çalışıyorlar. Bu ise bir başka acayip ve üzücü durum.
Ülkeler arasındaki siyasi, coğrafi ve stratejik nedenlere bağlı gergin durumlar ve savaşlar aklımıza şu soruları getiriyor: “Dünyamıza ne oldu?’, “Bize neler oluyor?’, “İnsanlığın yok edilmesine çalışan zaman mı, yoksa insanlar mı?’
Ama nefes alıyorsak güzellikler için hala umut var demektir. Bu düşünce ile diyorum ki; Allah güzellikler getirsin dünyamıza ve insanlığa.
Güzel zamanlarda yaşamamız temennisiyle.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.