DOLAR

38,0243$% 3.58

EURO

41,5764% 3.34

STERLİN

49,4495£% 3.55

GRAM ALTIN

3.710,83%3,67

ÇEYREK ALTIN

5.999,00%2,75

BİST100

9.918,96%-8,18

BİTCOİN

3184070฿%5.48549

İmsak Vakti a 02:00
Giresun KAR YAĞIŞLI -9°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
X


Servet Aktürk’ün, ‘Dilenci’ Kitabı Yayında

Bugüne kadar 1 şiir kitabı ve 2 roman kitabı yayınlanan yazar Servet Aktürk’ün ‘Dilenci’ isimli romanı kitapseverlerle buluştu.

Yazarlık hayatına şiir kitabı ‘Med-Cezir’ ile başlayan ve bu kitabındaki bir şiirinden esinlenerek ilk romanı ‘Bozkır 1 – Solan Güller’i ve ‘Bozkır 2 – Açan Çiçekler’i kaleme alan Servet Aktürk’ün ‘Dilenci’ isimli romanı da geçtiğimiz günlerde satışa çıktı.

Giresun Kerasus Haber Genel Yayın Yönetmeni Hakan Uğurlu; Servet Aktürk ile yayınladığı 4 kitabı ve yeni çalışmaları üzerine konuştu. Gerçek ve samimi duygular ile kaleme alınan çalışmalarından söz eden Servet Aktürk; ‘Dilenci’ adlı romanının yayınlandığının da müjdesini verdi. Bununla beraber ‘3004 Numaralı Oda’ adlı yeni romanının da çalışmalarında sona yaklaştı. ‘Med-Cezir’ şiir kitabının yanı sıra ‘Bozkır 1 – Solan Güller’ ve ‘Bozkır 2- Açan Çiçekler’i okuyanlar; ‘Dilenci’ adlı romanı da okuma fırsatı buldular.

Hakan Uğurlu: Öncelikle sizi tanımak isteriz. Servet Aktürk kimdir?

Servet Aktürk: 1976’da Konya’nın kıraç ve bozkır bir bölgesi olan Belkaya’da doğdum. 1995’de denizcilik mesleğine başladım. 23 yıldır özel firmalarda ticari gemilerde çalışıyorum. Meslek hayatım boyunca birçok ülke ve şehirlerde bulundum. Halen denizde aktif olarak çalışmaya devam ediyorum. Gemide boş zamanlarımda yazmak dışında tahtadan maket yapmanın yanı sıra; bol bol kitap okuyorum. İlham geldikçe de şiir ve roman türü eserler yazmaya çalışıyorum.

Hakan Uğurlu: Gemicilik zor bir meslek diye düşünüyorum. Aynı zamanda da heyecanlı olsa gerek. Mesleğiniz olan gemicilikten bahseder misiniz?

Servet Aktürk: Evet, zor ama ben seviyorum. Gemide boş zamanlarımda bol bol kitap okuyorum. Ayrıca ahşap ağaç işi yapıp maketler yapıyorum. İlham geldikçe de şiir ve roman yazmaya devam ediyorum.

Hakan Uğurlu: Kitap yazmaya nasıl karar verdiniz? Bu konuda size etkisi ve desteği olan kimse oldu mu?

Servet Aktürk: Hep içimde bir ukde olan hevesti yazmak… Özellikle edebiyat hocamın etkisi çok oldu. Yazdığım şiirler ve kısa manalı sözlerim, hocamın her zaman dikkatini çekerdi. Kıymetli dostlarımdan bazıları şiirlerimin çok özel olduğunu, bu eserlerimin ziyan olmaması için bir şiir kitabında toplanmasının çok güzel olacağı konusunda beni yönlendirdiler. Buradan Berna hanıma, Esma hanıma, Tabi meslektaşlarımdan Hakan Bey, Kahraman bey ve Ahmet beye bana vermiş oldukları desteklerinden ötürü ayrıca teşekkür ederim. Ayrıca bana güvenerek eserlerimi dikkate alan ve yayınlayan Karina Yayınevi’ne de çok teşekkür ediyorum.

Hakan Uğurlu: Şiirlerinizin son derece duygusal bir içeriğe sahip olduğunu görüyoruz. Bu duygusallığın kaynağı sizce nereden geliyor?

Servet Aktürk: Şiir yazarken tamamen doğallık ve gerçek yaşanmışlıklardan etkilenirim. Şiirlerimde tamamen ruh halimi yansıtmaya çalışıyorum. Şahsen aşırı duygusal olduğum için şiirlerimde gerçek yaşanmış duyguların mısralara dökülmüş halidir. Şiirlerimde yansıttığım bu duygular, sadece benim yaşadıklarım değil; etrafımdaki dostlarımın yaşadıklarının da bir yansımasıdır. Şairler ayna gibidir. Kendinizi görürsünüz, ama siz aynanın arkasını göremezsiniz.

Hakan Uğurlu: Peki, şiir kitabınızın adı neden ‘Med-Cezir’?

Servet Aktürk: Med-Cezir çok özel bir şiir kitabıdır. Şiirlerim ya yaşanmıştır, ya yaşamışımdır. Her şiirimin gerçekçi bir hikâyesi vardır. Zaten ‘Bozkır 1 – Solan Güller’ romanım, Med-Cezir’deki ‘Öldürdüler Zalimler Civanı’ı adlı şiirimin romanlaşmış bir hikâyesidir. Aslında her şiirim, bir romandır. Bir şiirim ile alakalı saatlerce konuşabiliriz. Şunu da dile getirmek isterim ki; tüm şiirlerim anlamlı ve sırlıdır. Bunu burada açıklayamam ama bir şiirim için saatlerce konuşabiliriz. Med-Cezir’de herkesin kendini bulacağı bir şiir mutlaka vardır. Kıymetli ve özel bir kitaptır. Tabii yıllardır denizde ve gurbette olmam da Med-Cezir’e büyük etki etmiştir. Deniz ile az çok alakalı herkes bilir ki; denizlerdeki Gel-Git hareketinin bir diğer adıdır Med-Cezir. Deniz, aynen insan gibidir. Gel-Git’leri yani kendi içinde Med-Cezir’leri vardır.

Hakan Uğurlu: Şiir kitabınızın ardından yazdığınız ‘Bozkır-1 Solan Güller’ adlı romanınız okuyucu ile buluştu. Bu eserinizden bahseder misiniz?

Servet Aktürk: ‘Bozkır-1 Solan Güller’ trajedik bir kurgu romandır. Olayın geçtiği yöre, benim doğup büyüdüğüm kıraç ve çorak bir bozkır olan Belkaya’dır. Mekân tamamen doğal ve gerçekçidir. Geçmişte yaşanmış yanlış anlaşılmadan dolayı başlayan bir kin ve bu kinin, yıllar sonra iki sevdalıya ödetilen bir bedeldir. Bu sevdaya engel olmak isteyen, kan ve can bağı olan bir taraf ve bu sevdaya destek olup yaşatmak isteyen, hiçbir kan ve can bağı olmayan fedakâr bozkır insanı. ‘Bozkır 1 – Solan Güller’deki karakter isimleri ise hepsi benim gerçek hayatta tanıdığım dostlarım ve arkadaşlarım. Ama yanlış anlaşılmasın sadece isimleri kullandım. Yoksa o kişilerle, kitaptaki roller aynı değil.

‘Bozkır 1 – Solan Güller’de okuyuculara şüphe ve zannın topluma kanser gibi yayılıp zarar verdiğini anlatmak istedim. Küçücük şüpheyle başlayıp, sonrasında ise toplumun bireylerinin birçoğunu etkisi altına alır. Zandan ve yanlış anlaşılmadan dolayı bir ailenin yok olmasını ve iki sevdalı gülün solmasına sebep olan olayları anlattım. Sevdanın kıymetini, sadece gerçekten sevdalananlar bilir. Ama sevgililerin kavuşması ve güllerin solmaması için hiçbir fedakârlıktan kaçınmayan, hatta canını ortaya koyan bozkırın yani Belkaya’nın fedakâr insanlarının seferber olması taktire şayandır. Yani her ne olursa olsun birbirini seven iki insanın sevdasına saygı duyup, engel olmak bir yana elimizden geldiğince kavuşmaları ve mutlu bir yuva kurmaları için destek olmalıyız. Romanda anlatılan Belkaya halkının da aslında yapmak istediği buydu…

Hakan Uğurlu: Şiirleriniz kadar ‘Bozkır 1 – Solan Güller’ romanınız da oldukça duygusal bir eser. Şiirleriniz ve romanlarınız arasında sizce bir bağ var mı?

Servet Aktürk: Yaşamış ve yaşanmış olan duygularla yazılan şiirlerim, her sayfasında insanı biraz daha kendine bağlayan ‘Bozkır 1 – Solan Güller’ adlı romanımı yazarken oldukça yönlendiriciydi. Daha önceden de bahsettiğim gibi ‘Öldürdüler Zalimler Civan’ı’ adlı şiirim bu romanıma esin kaynağı oldu. Romanımda her bir karakterin yerine kendimi koyuyorum. Onların duygu ve düşüncelerini hissediyor; sonra o karakteri hayal dünyamda şekillendiriyorum. Kim bilir; belki de önümüzdeki zamanlarda diğer şiirlerimden de başka romanlar çıkabilir. Bekleyip görmek lazım…

Hakan Uğurlu: ‘Bozkır 1 – Solan Güller’ romanınızın ismi nereden geliyor?

Servet Aktürk: Kitabımın ismi şöyle ki; benim yörem Konya’ya bağlı Belkaya kasabası. Bizim oralar kıraç ve kuraktır. Yazın aşırı sıcak ve tozludur. Kışın ise ayaz ve soğuktur. Biz de yeşillik yok denecek kadar azdır. Tam bir bozkır iklimidir. Böyle bir iklimde bahar vakti az da olsa yaban gülleri, yani bizim bildiğimiz ismiyle gelincikler olur ve ömürleri birkaç gündür. İşte romanımdaki bozkırın solan gülleri de bu gariban iki sevdalı aşıklardır. Nitekim onlarında ömürleri tıpkı bozkırdaki yaban gülleri, yani gelincikler gibi az olmuştur.

Hakan Uğurlu: ‘Bozkır 1 – Solan Güller’ isimli romanınızı okur gözü ile yorumlar mısınız?

Servet Aktürk: Okuyucular belki de; “Bozkırda bir şey olmuş, orada nadiren açan yaban güllerine yani gelinciklere birileri zarar vermiş ki solmuş. Orada bir şeyler olmuş. Ama ne? Gerçekte ne olmuş?” diye düşünebilirler. Haklılarda. Romanı okuyanlar bozkırda bu olayı sanki yaşıyor; ayazını, sıcağını, tozunu hissediyor. En önemlisi ise o solan yaban güllerinin, gelinciklerin sevdalarının bu şekilde bitmesine derin üzüntü duyuyorlar. Belki de; “Yazar neden böyle bitirdi?” diye bana kızıyorlar ve mezara giren aşıklara üzülüyorlardır. Emin olun ki, ben onlardan daha çok üzüldüm ama bu duyguyu yaşatmak için ‘Bozkır 1 – Solan Güller’ adlı romanın bu şekilde bitmesi gerekiyordu. Ama devamı olan ‘Bozkır-2 Açan Çiçekler’ adlı romanımda neler olacak, hep beraber göreceğiz.

Hakan Uğurlu: Biraz da ‘Bozkır-2 Açan Çiçekler’den bahseder misiniz?

Servet Aktürk: ‘Bozkır-2 Açan Çiçekler’ yine aynı yörede geçiyor. ‘Bozkır 1 – Solan Güller’deki yeni tayin olan Önder Öğretmen’in bu kıraç bölgedeki geleceğimizin umudu çocuklarımıza vermiş olduğu değer ve onları bir bir yetiştirip çiçek gibi açmasını sağlayıp onlara yol göstermesini işledim. Bozkırın kaderinin kendi ellerinde olduğunu, eğitim sayesinde bu kıraç bölgedeki çiçeklerimiz olan çocuklarımızın, yetişerek doktor, hemşire, öğretmen, mühendis gibi birçok meslekler edinip bu kaderine terk edilmiş yörenin geleceğini değiştirebileceklerini işledim. Özellikle kız çocuklarımızın okutulmasını, Atatürk’ün açtığı çığırda ilerleyip vatana ve millete faydalı olmasını işledim. Tabii bu uğurda her türlü fedakârlığı yapan öğretmenlerimizi de anlattım.

Okurlarıma sürpriz olarak da bu yöreden bir Kore gazisi ve bir Kıbrıs şehidi karakterleri koydum ki inanılmaz duygu yüklü. En büyük sürpriz ise kızların okutulmasına karşı çıkan cahil zihniyete verilen cevap. Kız çocuğu bir çiçek gibi açıp okuyup öyle bir şey yapıyor ki duygulanmayan insan, gözleri yaşarmayan öğretmen düşünemiyorum.

Hakan Uğurlu: Yani güller soldu diye üzülürken, açan çiçeklerle yüzlerimiz gülecek diyordunuz.

Servet Aktürk: Aynen öyle. ‘Solan Güller’i okuyup da ‘Açan Çiçekler’i okumayanları büyük sürprizler bekliyor.

Hakan Uğurlu: Şimdi de son yayınlanan romanınız ‘Dilenci’ hakkında düşüncelerinizi alalım.

Servet Aktürk: ‘Dilenci’ isimli romanım diğer romanlarımdan her şeyi ile çok farklı. Yolunu kaybetmiş bir dilenci ve geçmişe takılmış bir genç kızın hayatını işledim. Tam da gümünüzün psikolojik sorunlarından biri olan takıntılarımıza değindim. Yakamızı bırakmayan geçmişimizi değiştirebilir miyiz? Geçmişte yaşadığımız kötü bir hadisenin etkisinden nasıl kurtuluruz? Dilenci, bu işin neresinde? ‘Dilenci’ isimli eserimde kurtarmamız gereken bir genç kız var. Emin olun ki gerçek hayatta bu bahsettiğim karakterdeki kız gibi yüzlerce mağdur kardeşlerimiz var. Aynı zamanda da kaza, kader ve nasip konularına da değindik. Yani güzel şeyler başımıza geldiğinde; ‘Nasip işte’ diyoruz da, kötü şeyler başımıza geldiğinde neden; ‘Kader işte’ diyoruz? Oysa insan iyisiyle kötüsüyle kaderini yaşamaz mı?

Hakan Uğurlu: Peki, bu genç kardeşimizi hayatla barıştırabilecek miyiz?

Servet Aktürk: Biz bu genç kardeşimizi İlimle, bilimle, tıbbi destek ve dinimizin ışığıyla hayatla barıştırdık. Suçluluk duygusundan kurtardık. Tıpkı dilenci arkadaşındaki gibi.

Hakan Uğurlu: Dilenci arkadaşı derken?…

Servet Aktürk: Sır dolu geçmişiyle sokaklarda dilenen sıra dışı dilenci ihtiyar ile geçmişin girdabında boğulmak üzere olan genç Gülce’yi tanıştırıp birbirlerine arkadaş ettik.

Hakan Uğurlu: Enteresan bir roman bizleri bekliyor yani…

Servet Aktürk: Evet, diğer 2 romanımdan farklı olarak doğaüstü olayların da anlatıldığı ve bazen korku, bazen de heyecan duygularıyla birlikte okuyacakları bir roman oldu.

Hakan Uğurlu: Okurlarınıza ‘3004 Numaralı Oda’ adlı yeni romanınızın müjdesini geçtiğimiz günlerde vermiştiniz. Bu romanın yayınlanması ile ilgili son durum nedir?

Servet Aktürk: ‘3004 Numaralı Oda’ isimli romanım her şeyi ile hazır. Matbaadaki editörel çalışmaları da bitti. Bu polisiye ve cinayet tarzı bir roman. ‘3004 Numaralı Oda’ isimli romanımın ismi hakkında şimdilik bir şey diyemem. Ama alt ismi Tavşan Oyunu.

Bir oyun ve plan içinde olan baş kahramanımız ile bunu peşinde olan 3 katil adayımız var. Ve 3 yetenekli komiser var. Çözülmesi zor bir cinayet girdabının içine düşen komiserlerin eli kolu bağlı kalması, katil ya da katillerin buharlaşıp uçması ve elde tek bir kanıtın olmaması baş komiseri çileden çıkartır.

Hiçbir suç cezasız kalmaz. Ama kimse kafasına göre kendisini hâkim, savcı ya da cellat ilan edemez. Romanın sonunda tüm okurlarımın “Yok artık!” diyebileceği bir tavşan oyunu yani.

Hakan Uğurlu: Yeni bir serüven ve karmaşık bir olay örgüsü ile harika bir eser olacağın söylüyorsunuz.

Servet Aktürk: Kesinlikle öyle. Ancak bir roman yazarı olarak daha fazla ayrıntıya şimdilik giremeyeceğim. Anlayışınız için çok teşekkürler.

Hakan Uğurlu: Gemicilik mesleğinizde uluslararası bir seçimde ödüle layık görülmüşsünüz. Bundan bahseder misiniz?

Servet Aktürk: 2018’de uluslararası platformda dünyada yılın denizcisi seçildim. Ve bu ödül Türkiye’de sadece ben de var. Ayrıca 2021’de yine aynı platformda son 4’e kaldım. Bunlar benim için güzel şeyler. Kim bilir belki ileriki yıllarda kendimi mesleğimi ve bu başarı ödülümü içeren bir roman yazarım. Nasip artık.

Hakan Uğurlu: Sayın Servet Aktürk, bu güzel röportaj için çok teşekkür ederiz…

—————————————————————————-

Servet Aktürk’ün yazdığı kitaplara aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz.

https://www.okumaodasi.com/servet-akturk-1

https://www.n11.com/arama?q=servet+akturk

https://www.trendyol.com/sr?q=servet+akturk

Röportaj: Hakan Uğurlu – www.kerasushaber.net

0 0 0 0 0 0
YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

“Kültürüyle, Sanatıyla ve Mutfağıyla Görele, Görülmeye Değer”

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.