Aslolan, insanın mutluluğudur. Materyalist görüşler (bütün izm’ler), bu mutluluğu sadece dünya da ararlarken, İslam mutluluğu hem dünya da ve hem de ahirette aramış ve bunu sağlayacağını beyan etmiştir. Bunu sağlamak için de Kur’an-ı Kerimde ölçüler vazetmiş, kanunlar koymuş, misaller vermiştir. Bununla da yetinmemiş, (çünkü o kemal sıfatların sahibidir) insanlara örnek olsun diye bizim gibi insan olan Peygamberler göndermiş.
Bir şeyin doğru veya yanlış olduğu o şeyin sonuçlarıyla anlaşılır. Maddeci ve materyalistler, ister Liberalizm ve onun uygulaması olan Kapitalizm olsun ister Sosyalizm ve onun uygulaması Komünizm olsun, isterse diğer izm’ler olsun, yıllarca dünyaya kan ve gözyaşı getirmişler, insanlığı inim inim inlemişlerdir. Ama İslam, Adil düzenin uygulandığı dönemlerde hem Müslümanlar ve hem de onların idaresinde bulunan Gayr-i Müslimler mutlu yaşamışlardır. Çünkü İslam, bütün insanlığa mutluluk sağlamak için gönderilmiştir.
İstanbul’un Osmanlı tarafından fethedilmesinden önce, bir ara İstanbul’a yardıma gelmek isteyen Hıristiyan âlemini, Bizans’ın Rumları; “Biz Kardinal şapkası görmektense, Müslüman sarığı görmeye razıyız” demişler ve tercihlerini Müslümanlardan yana koymuşlardır.
Milli Görüş, her ne kadar ülkemizde 1969 sonra duyulmaya başlamışsa da, Milli Görüşün lideri Cennetmekan Prof. Dr. Necmettin Erbakan, açıklamalarında; “Milli Görüş Sultan Fatih’in görüşüdür. Milli Görüş Sultan Alparslan’ın görüşüdür. Milli Görüş, Çanakkale de 250 okkalık mermiyi “Ya Allah…” diyerek kucaklayıp, topun yatağına süren Seyyit Çavuş’un görüşüdür. Milli Görüş, Kıbrıs’ın Beşparmak Dağları’nda Rum mevzilerini yararak geçmektir…” gibi benzetmeler yaparak açıklamıştır.
Şurası kesindir ki Milli Görüş dışında bütün görüşler yanlıştır, Batı kaynaklıdır ve içinde batıl ölçüler barındırmaktadır.
“Az yaşa çok yaşa, akıbet gelir başa…” diyen atalarımız, dünya da Adil Düzeni kurmak için bütün güçleriyle bir ordu disiplini içinde çalışmışlar, bu uğurda mallarını ve canları bile fedadan çekinmemişlerdir. Bu yüzden hem dünyalarını kurtarmışlar, şehit veya gazi olduklarından hem de ahiret yurdunda ebedi saadete kavuşmuşlardır.
Milli Görüş, vaaz kürsülerinde ve sıcak odalarda çay sohbetlerinde konuşulsun diye değil, bütün insanlığı ısıtacak bu güneşin tekrar doğmasını sağlamak ve nurunu (ışığını) tekrar insanlığa yaymasını sağlamak üzere inandığı değerler uğrunda cihat etmenin adıdır.
Cihat, İŞİD veya DEAŞ’ın insanları öldürmesi gibi algılanmamalı, milletimizin ve bütün insanlığın, dünya ve ahiret saadetini sağlamak için gerekirse kendi malımızdan ve canımızdan bile vazgeçebileceğimiz iyi bilinmelidir.
Bu kitapçık, 1969’dan bu yana Milli Görüş’ün hakim olabilmesi için bu aciz kardeşinizin, nerelerde ve nasıl çalışmış olduğunu anlatmaktadır. Çalışmalarımız hangi temele dayanmakta, hedeflerimizin neler olduğu belirtilmektedir. İnşallah bu can bu tende kaldıkça da bu çalışmalar devam edecektir. Biz bir miras yedi gibi makam ve mevki uğrunda inancını satan insanlardan olmadık ve inşallah da olmayacağız. Sırtımızdaki Milli Görüş gömleği ancak, bize kefen giydirileceği zaman çıkacaktır.
Bu kitapçık okuyucularımızın ve özellikle de gençlerimizin, Milli Görüş’ün fedakâr birer neferi olmalarını sağlamasına katkısı olur inancındayım.
Kör dünyanın göbeğine, / Hak yol İslam yazacağız.
Kuşların göz bebeğine, / Hak yol İslam yazacağız.
Yola, ağaca, pınara / Esen yele, yağan kara.
Yağmur yüklü bulutlara / Hak yol İslam yazacağız.
Her kes duyacak, bilecek / Saklanmaz gayri bu gerçek.
Yaprak yaprak, çiçek çiçek / Hak yol İslam yazacağız.
02:00
02:00
News