35,4463$% -0.05
36,6140€% 0.15
43,4304£% -0.06
3.085,41%0,37
5.025,00%-0,02
9.768,46%0,30
3516688฿%2.21931
Moderatör Kotan Dilmaçünal’ın sorularını cevaplayan Aktürk, daha önce yayınlanmış Med-Cezir adlı şiir kitabının yanı sıra Bozkır 1 – Solan Güller, Bozkır 2 – Açan Çiçekler ve Dilenci adlı romanlarından bahsetti. Servet Aktürk ayrıca son yayınlanan 3004 Numaralı Oda’nın detaylarını da anlattı.
Kotan Dilmaçünal: “Sayın Servet Aktürk, biraz kendinizden bahseder misiniz?”
Servet Aktürk: “Ben 1976 yılında Konya’nın Ereğli İlçesi’ne bağlı Belkaya Beldesi’nde dünyaya geldim. Tüm eğitim hayatım Belkaya’da geçti. 1995 yılında denizcilik hayatına atıldım. Yaklaşık 27 senedir denizlerdeyim. Denizcilikte ister istemez duygular aşırı yüksek. Bu duygulardan esinlenerek Med-Cezir şiir kitabım 2019 yılında çıktı. vuslat, hasret, gurbet, deniz ve ayrılıklar üzerine, biten ve başlayan sevdalar üzerine yazılmış bir kitaptır.
Kotan Dilmaçünal: “Med-Cezir şiir kitabınız sonradan yayınladığınız bir romana ilham olmuş diye biliyoruz.”
Servet Aktürk: “Med-Cezir şiir kitabımızdaki şiirlerden biri olan ‘Öldürdüler Zalimler Civanı’ şiirim, Bozkır 1 – Solan Güller olarak romana çevirdik. Hoş, akıcı, iki sevdalıyı anlatan bir roman. Aslında aşk ve sevda üzerine bir roman ama içinde olmamış olaylar ve zandan yola çıkarak birilerinin yolunu kesmek için yapılan mücadelenin anlatıldığı bir roman. İki farklı köyde yaşayanların birbirine düşman olmasından dolayı bu iki sevdalıya ağır faturalar ödetilmesini anlatan bir roman Bozkır 1 – Solan Güller.
Kotan Dilmaçünal: “Bir yazar olarak sizce yayınevinin önemi nedir?”
Servet Aktürk: “Ufkunuzu açması lazım. Onların bize açtığı ufak bir yolla biz çok geniş bir yöne açılabiliriz. Bu konuda yayınevlerine çok iş düşüyor. Yayınlanan her kitap bir ekip çalışmasının sonucudur. Yazım düzeltmeleri ile, kapak tasarımı ile, tanıtımı ile ki Karina Yayınevi bu konuda çok iyi. 3 buçuk senede 5 kitabımı yayınlayan Karina Yayınevi’nin tek kelime ile başarısıdır.”
Kotan Dilmaçünal: “Biraz da Dilenci romanınızdan bahsedelim.”
Servet Aktürk: “Dilenci kitabım, diğer kitaplarım gibi benim için çok özel. Dilenci kitabım benim için çok özel bir roman. Hepimiz bu hayatta bir dilenciyiz. Dilenci dediğimiz zaman sokakta el açıp para dilenen kişiler aklımıza geliyor ama gerçek biraz daha farklı. Önemli olan kimden ne dilediğin ve kimden ne dilendiğindir. İyilik, sağlık ve mutluluk da dilenebilirsin.
Ayrıca bu romanımızı sinema senaryosu yolunda ilerliyor. Öyle umut ediyorum ki ileride Dilenci romanımızı bir sinema filmi olarak izleme imkanı bulabiliriz. Hedefimiz bu romanın sinemaya uyarlanması. Hedefsiz insan, kaptansız gemiye benzer.”
Kotan Dilmaçünal: “Kitaplarınızda bir mesaj var mı?”
Servet Aktürk: “Tüm kitaplarımın ayrı ayrı mesajları var. Med-Cezir isminden de anlaşılacağı gibi gelgitleri anlatan bir şiir kitabı. Denizci olduğum için Med-Cezir ismini oradan esinlendim. İnsanın aklında her zaman Med-Cezir yanı gelgitler olur. İş hayatı olsun, aşk hayatı olsun, aile hayatı olsun ‘Olmalı mı, olmamalı mı?’, ‘Yapsak mı, yapmasak mı?’, ‘Sevmeli mi, sevmemeli mi?’ gibi insanlar hep gelgitler yaşar.
Bozkır 1 – Solan Güller; zandan, olmamış bir şeyden ve varsayımdan yola çıkılmış bir dram. Tamamen bir bozkır dramı. Elinizde kanıt olmadan kimseyi suçlamayın. Bozkır 1 – Solan Güller’deki mesajım bu.
Bozkır 2 – Açan Çiçekler’de ise Bozkır 1 – Solan Güller’deki öğretmen karakterimizin macerası devam ediyor. Kız çocuklarının okutulmasına yönelik mesajlar var. Bozkırda hiçbir çocuğun kaderine hapsolmamasını anlattım. Ayrıca Kore gazisi ve Kıbrıs şehidi konularını işledim. Bu insanlara vefa borcumuz var.
3004 Numaralı Oda romanım da oldukça ilginç konuya sahip bir kitap. Bu kitapta anlatmak istediğim hiç kimse kendi başına hakim, savcı ya da yargıç değildir. Yani kendi başına ceza verecek bir yetkiye sahip değildir. Kişi size hata etmiş olabilir, sizin canınızı yakmış olabilir, sizi üzmüş olabilir, canınıza kastetmiş olabilir. Ama siz elinize silah ya da bıçak alıp o kişinin yaptığı kötülüğe benzer bir kötülük yaparak o kişinin canını alma hakkına sahip değilsiniz. Zaten intikam almak dinimizde de yok. Bu tür sıkıntılarda aklıselim davranmak gerekiyor. Keskin sirke küpüne zarar.
Dilenci romanında ise suçluluk duygusunu işledim. Başımızdan bir olay geçer. Kaderdir ve öyle olması gerekiyordur. Ama siz yaşanan bu olayı küçük yaştan yetişkin yaşa gelene kadar; ‘Benim yüzümden oldu, ben sebep oldum’ diyerek o suçluluk duygusu altında ezilirseniz; ilerleyemezsiniz, psikolojiniz bozulur ve herkese şüpheyle bakmaya başlarsınız. Suçluluk duygusunu üzerimizden nasıl atabiliriz? Böyle bir duyguya kapıldığımızda nereden yardım alabiliriz? Ayrıca kaza ve kader konusunu işledim. Gerçekten verilen bir sadaka insanı ölümden kurtarıyor mu? Başına gelebilecek bir kazayı önler mi? Bunun dinimizdeki yeri nedir? Bu romanda bu tür kişileri dışlamadan topluma nasıl kazandırabilirizi işledim.”
Yazdığım kitaplarda kime ne kazandırabildiğim benim için önemlidir. Nasıl bir yol göstermeliyim ki, okurlar da; ‘Evet, bu da aslında böyle olmalı’ diyebilmeli.
Kotan Dilmaçünal: “Denizdeyken insanın yazmak için vakti oluyor mu, ya da olmuyor da o 2-3 aylık izinlerde mi bir şeyler yazıyorsunuz?”
Servet Aktürk: “Vakit olur. Her şeye vakit bulunur. Yeter ki isteyin. Yazarlık, benim mesleğime pozitif yansıdı. Ayrıca işim de, yazarlığıma pozitif yansıdı. Denizde iki şeyiniz bozulmayacak. Bir moraliniz bozulmayacak, iki pusulanız bozulmayacak. Moraliniz bozulursa, kendinizi kaybedersiniz; pusulanız kaybolursa yolunuzu kaybedersiniz.”
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.