35,9976$% 0.22
37,2320€% -0.56
44,6905£% -0.07
3.307,64%0,36
5.433,00%0,24
9.951,65%1,11
3467879฿%-0.51528
26 Ağustos 2023 Cumartesi
Ölmeden Önce ‘Allah’a Teslim Olmak’ ve Kadir Gecesi
Kentsel Dönüşüm ve Konteyner Evler; Lüks Değil, Mecburiyettir
Toplumsal Sorunlar ve Altyapıları
Bir Varmış Bir Yokmuş Çiftçilere İkramiye Yokmuş
Bir Ağır Hasta Ziyaret Ediyor
Yuva Kurmak Hayırda Yarışmak
Sevgili çocuklar,
Kral Nemrut, İbrahim’i yakarak öldüremeyince O’ndan ve O’nun koruyucusu olan Allah’tan korkmaya başladı. “En iyisi, ben bunları ülkemden çıkartayım” dedi. İbrahim ile eşi Sare’yi ülkesinden çıkartmaları için adamlarına emir verdi. Onlar o ülkeden ayrılırken de Hacer adında bir hizmetçi kız da onların yanlarındaydı.
İbrahim’in (aleyhisselam) dünyalar güzeli eşi Sare’den bir türlü çocukları olmuyordu. İbrahim (a.s.) yaşı çok ilerlemiş olduğu halde Allah’a; “Rabbim! Bana salihlerden olacak bir erkek evlat ver” diye yalvarıyordu.
Tarih boyunca gelen her Peygamber’in çocuklarından biri, Allah tarafından tekrar Peygamber olarak görevlendiriyordu. Ama İbrahim’in (a.s) yaşı hayli ilerlemiş olmasına rağmen çocuğu olmamıştı ve kendinden sonra gelecek insanlara acaba Peygamber olmayacak mıydı? Doğru yoldan sapan insanları kim tekrar doğru yola sokmaya çalışacaktı?
Bu kural sadece ahir (son) zaman peygamberi Hazreti Muhammed (s.a.v) ile değiştirilecek Peygamberimiz, bir Peygamber babadan gelmediği halde kendinden sonra da çocuklarından herhangi bir Peygamber olmayacaktı. Belki bu sebeple, Peygamberimizin 3 erkek çocuğu (Kasım, Tahir, İbrahim) da kendinden önce ölmüşlerdi.
Hazreti Sâre’de bunu çok istiyordu, ama Allah onlara çocuk vermiyordu.
Bir gün Sare annemiz, yanındaki cariyesi (hizmetçisi) Hacer’i, İbrahim (a.s) evlenmesi için verdi ve; “Umulur ki Allah size bir evlat verir” dedi.
İbrahim, Hâcer ile evlendi ve bu evlilikten, büyüdükten sonra Peygamber olacak olan oğlu İsmail doğdu.
YOLCULUK, MEKKE VE ZEMZEM
İbrahim (a.s) oğlu İsmail’i çok sever ve yanından hiç ayırmazdı.
İsmail doğduktan sonra Hazreti Sare’nin kalbinde bir kıskançlık oluştu. Ve bir gün İbrahim (a.s)’dan, Hâcer ile İsmail’i alıp başka bir yere götürüp bırakmasını istedi.
Allah’ın da emriyle, İbrahim Halilullah (Allah’ın dostu) bu isteği yerine getirdi ve Hacer hatun ile İsmail’i yanına alıp, o zamanlar birkaç dağın arasında boş bir yer olan ve suyu da bulunmayan bugünkü Mekke’nin bulunduğu yere götürdü ve onları oraya bıraktı.
Yanlarına bir heybe (omuza alınan iki gözlü çuval) biraz yiyecekle bir kırba (deriden yapılmış su kabı) suyu bıraktı.
İbrahim (a.s) onları orada bırakıp dönerken, Hacer annemiz ona seslendi.
“Ya İbrahim. Bizi buraya bırakıp gitmeni sana Allah mı emretti” dedi. İbrahim de;
“Evet. Allah emretti” diye cevap verdi. Bunun üzerine Hacer annemiz;
“Öyle ise Allah bize yeter. O bize sahip olur ve bizi korur. O ne güzel dosttur” dedi.
Su ve yiyecekler, onların bir müddet hayatta kalmalarını sağladı. Ama işte yiyecekleri bitmiş, suları da tükenmişti. Şimdi bu ıssız yerde ne yapacaklardı?
SAFA VE MERVE TEPELERİ
Hacer annemiz, oğlu İsmail’i gölgelik bir yere yatırdıktan sonra biraz su bulmak ve bir insan sesi duyabilmek ümidiyle en yakın tepecik olan Safa tepesine çıktı, etrafına bakındı, ses dinledi. Ne bir su, ne de kimse vardı. Oğlunu merak etti ve oğlunun yanına döndü. Bu kere de aksi taraftaki Merve tepesine çıktı. Oradan da su araştırdı ve ses dinledi.
Bu gidiş gelişleri tam 7 kere yaptı. Ama hiçbir şey bulamadı.
O gün bugün Mekke’ye giden Hacıların, bu iki tepe arasını 7 kere gidip gelmeleri (Say etmeleri), o gün Hacer annemizin o iki tepe arasını 7 kere gidip gelmesi sebebiyledir.
Bu arada küçük İsmail, bir taraftan susuzluk bir taraftan annesini emememek sebebiyle aç kaldığından ağlıyor, bir taraftan da her bebeğin yaptığı gibi ayağını (topuklarıyla) yere vuruyordu.
Hacer annemiz İsmail’in topuğunu vurduğu yerden bir suyun çıktığını fark etti. Onu biraz eşeleyince su çoğaldı. Boşa akmasın diye de suyun etrafını çevirdi, bent yaptı.
O sudan kendisi de içti, İsmail’e de içirdi.
Şimdi bizler de o sudan kana kana içiyoruz.
Mekke’nin içinden gelen bu su; Hac ve Umre (ziyaret) için giden bütün hacıları susuzluğunu giderdiği gibi bidon bidon ülkelerine de götürmekte ve oraya gidemeyenler de o sudan içmektedirler.
Sevgili çocuklar,
Bu suya, ‘Zemzem Suyu’ denmektedir. İlahi gücün emriyle çıkan bu su aynı zamanda içinde mikrop (hastalık yapan ve gözle görülmeyen küçük canlılar) barındırmayan ve şifalı olan tek sudur.
Bir düşünün bakalım. Sizler de o sudan içmiş misiniz? Siz bulamadıysanız annenize veya babanıza sorun. Onlar size söylerler.
Yine içip içmediğinizi hatırlamıyorsanız, komşularınız içerisinde Mekke’ye Hac ve Umre için gidenler vardır. Onların evlerinde ise muhakkak zemzem suyu bulunur.
Onlardan bu su istenince, Allah’ın Hazreti Hacer ve İsmail’e kum çölünün ortasında verdiği gibi onlar da size bu sudan vereceklerdir.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.