35,4339$% -0.1
36,6334€% 0.16
43,4885£% 0.05
3.098,10%0,79
5.036,00%0,43
9.866,73%1,30
3527898฿%0.38383
Bismillâhirrahmânirrahîm
11/ HUD 25; “Ve andolsun ki; Nuh’u kendi kavmine gönderdik. Muhakkak ki ben, sizin için ifadesi açık ve kesin bir uyarıcıyım.”
11/ HUD 29; “Ve ey kavmim! Buna (tebliğ ettiğim şeylere) karşılık sizden mal olarak (bir şey) istemiyorum. Eğer ücretim (ecrim) varsa ancak Allah’a aittir. Ve ben âmenû olanları (Allah’a ulaşmayı dileyenleri) tardedecek (uzaklaştıracak, kovacak) değilim. Muhakkak ki onlar, Rab’lerine mülâki olacaklar (ulaşacaklar). Ve lâkin ben, sizi cahillik eden bir kavim olarak görüyorum.”
Allah’ın düşmanları, şehrin ileri gelenleri, Hz. Nuh’a: “Sen o etrafındaki insanları uzaklaştır. Onlar da bizim gibi olsunlar.” demişler. Hz. Nuh da: “Siz istiyorsunuz diye, ben o âmenû olanları (Allah’a ulaşmayı dileyenleri) yanımdan kovamam. Muhakkak ki onlar, Rab’lerine mülâki olacaklardır. Ruhlarını ölmeden evvel mutlaka Allah’a ulaştıracaklardır.” demiştir.
Burada bir muhteva var. Kim âmenû olursa muhakkak ki, Rabbine mülâki olur. Kim Allah’a ulaşmayı dilerse o kişi, mutlaka Allah’ın Zat’ına ulaşır. Allah’a ulaşmayı dileyen bir kişi, âmenû olan kişidir. Hûd-29, bu açıdan önemli ve konuyu kesin bir şekilde dile getiren âyet-i kerimedir. Allah’a âmenû olanların, Allah’a ulaşmayı dileyenlerin Allah’a ulaşacakları konusu, iki âyet (Hûd-29, Ankebût-5) arasındaki illiyet rabıtasıyla kesinleşmektedir.
Aynı olayı, aynı sonucu Ankebût Suresi’nin 5. Ayet-i Kerimesi’nde de görüyoruz.
29/ANKEBÛT-5: “Kim Allah’a mülâki olmayı (hayattayken Allah’a ulaşmayı) dilerse, o taktirde muhakkak ki Allah’ın tayin ettiği zaman mutlaka gelecektir (ruhu mutlaka hayattayken Allah’a ulaşacaktır). Ve O; en iyi işiten, en iyi bilendir.”
Allah’a ulaşmayı dileyen kişinin, Allah’a ulaşacağı günü, Allah tayin edecektir. Allah o kişiye yardım edecektir. Ve Allah, onun ruhunu Kendi Zat’ına ulaştıracaktır.
Yûnus Suresi’nin 45. Ayet-i Kerimesi’nde Allah’û Tealâ buyuruyor:
10/YÛNUS-45: “Ve o gün (Allah’û Tealâ), gündüzden bir saatten başka kalmamışlar (bir saat kalmışlar) gibi onları toplayacak (haşredecek). Birbirlerini tanıyacaklar (aralarında tanışacaklar). Allah’a mülâki olmayı (Allah’a ölmeden önce ulaşmayı) yalanlayanlar, hüsrandadır (nefslerini hüsrana düşürdüler). Ve hidayete eren kimseler olmadılar (ruhlarını ölmeden evvel Allah’a ulaştıramadılar).”
Allah’a mülâki olmayı yalanlayanlar, hidayete eremezler. Zaten yalanladıkları şey, hidayete ermektir. Allah’a mülâki olmak, ruhun hidayetidir.
Allah’û Tealâ diyor ki:
3/ÂLİ İMRÂN-73:
“Ve (Ehli Kitap): “Sizin dîninize tâbî olandan başkasına inanmayın.” (dediler). (Habibim onlara) De ki: “Muhakkak ki hidayet Allah’a ulaşmaktır. (İnsanın ruhunun ölmeden önce Allah’a ulaşmasıdır.) Size verilenin bir benzerinin, bir başkasına verilmesidir.” Yoksa onlar, Rabbiniz’in huzurunda, sizinle çekişiyorlar mı? (Onlara) De ki: “Muhakkak ki fazl Allah’ın elindedir. Onu dilediğine verir.” Ve Allah, Vâsi’dir (ilmi geniştir, herşeyi kapsar), Alîm’dir (en iyi bilendir).”
Öyleyse bir defa daha ortaya çıkıyor ki, sadece Allah’a ulaşmayı dileyenler, Allah’a ulaşabilirler.
Allah’û Tealâ, Hz. Nuh’u kavmine gönderdiğini ve Hz. Nuh da onlara Allah’ın açıklamasını söylemektedir.
11/ HUD 36; “Ve Nuh’a: “Senin kavminden âmenû olmuş olanlar hariç, onlar asla mü’min olmayacak.” (diye) vahyedildi. Artık onların yapmış olduğu şeylerden dolayı sen, yeise kapılma.”
İbni Abbas (R.A)’dan bir rivayete göre:
Nuh (a.s)’ı bayılıncaya kadar, kavmi her gün dövermiş. Sonra bir iki insan evin önüne bırakılırlarmış. Ertesi gün yine meydana çıkar, yine onları davet edermiş. Bir gün bir ihtiyar, oğlu ile Nuh (a.s)’ın yanına gidip oğluna “Dikkat et! Bu divane seni aldatmasın” dedi. Delikanlı babasının asasıyla Nuh (a.s)’a vurup başını yardı ve bu vahiy geldi. Nuh (a.s) “Ya Rabbi! Yeryüzündeki bütün kâfirleri, cezalandır” diye dua etti. Daha önceleri ayılınca “Allah’ım benim kavmimi af ve mağfiret et çünkü onlar bilmiyorlar” derdi. Beddua etmesi, yıllar sonradır.
Allah’û Tealâ, Hz. Nuh’a bu âyetteki sözleri söylemektedir. Bütün peygamberler, nezirdir ve aynı zamanda resûldür.
6/EN’ÂM-48:
“Biz resûlleri “uyarıcılar ve müjdeleyiciler” olmaktan başka (bir şey için) göndermeyiz. Artık kim âmenû olur (Allah’a ulaşmayı dilerse) ve ıslâh olursa (nefs tezkiyesi ve tasfiyesi yaparsa) artık onlara korku yoktur, onlar mahzun da olmazlar.”
Allah bütün resûllerini başka bir şey için değil âmenû olanları müjdelemek ve diğerlerini uyarmak için göndermektedir.
Allah, Enbiyâ-7’de kendilerine vahyettiği kişilerin Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V)’e hitap ettiği için resûller olduğuna işaret ediyor.
21/ENBİYÂ-7:
“Ve senden önce, vahyettiğimiz rical (erkekler)den başkasını göndermedik. Eğer bilmiyorsanız, zikir ehline (daimî zikrin sahiplerine) sorun.”
10/YÛNUS-2:
“Onlardan bir adama, “insanları uyarması, âmenû olanları (ölmeden önce Allah’a ulaşmayı dileyenleri) müjdelemesi” için vahyetmemiz insanlara acaip (garip) mi geldi? Muhakkak ki onlar için, Rab’lerinin yanında (katında) sıddıklar makamı vardır. Kâfirler şöyle dediler: “Muhakkak ki bu, mutlaka apaçık bir sihirbazdır.”
2/BAKARA-213:
“İnsanlar bir tek ümmetti. Sonra Allah, müjdeleyici ve uyarıcı peygamberler beas etti (gönderdi). Ve onlarla birlikte, insanların aralarında, ayrılığa düştükleri şey hakkında hüküm vermeleri için hak ile kitap indirdi. Kendilerine (apaçık) beyyineler (belgeler) geldikten sonra kendi aralarındaki çekememezlik (ve haset yüzünden) onun hakkında ayrılığa düşenler, kendilerine (kitap) verilenlerden başkası değildir. Bu sebeple âmenû olan (Allah’a ulaşmayı dileyen) o kimselerin, haktan yana ayrılığa düştükleri şeyi (hidayeti) açıklamaları için Allah, Kendi izniyle onları hidayete erdirdi. Ve Allah, dilediği kimseyi Sıratı Mustakîm’e ulaştırır.”
5/MÂİDE-19:
“Ey Kitap ehli! Resûllerin (peygamberlerin) fetret devrinde (aralarının kesildiği zamanda), sizlere gerçekleri açıklayan Resûl’ümüz (elçimiz) gelmişti. “Bize bir müjdeleyici ve de uyarıcı gelmedi.” dersiniz diye (dememeniz için). Oysa size “müjdeleyici ve uyarıcı” bir Resûl gelmişti. Allah herşeye kaadirdir.”
2/ BAKARA 151; “Nitekim size, aranızda (görev yapmak üzere), sizden (kendinizden) bir Resûl (Peygamber) gönderdik ki, âyetlerimizi size tilâvet etsin (okuyup açıklasın) ve sizi (nefsinizi) tezkiye (ve tasfiye) etsin, size Kitap’ı (Kurânı Kerim’i) ve hikmeti öğretsin ve (hikmetin de ötesinde) bilmediğiniz şeyleri öğretsin.”
Bu âyet nebî resûllerin görevlerini anlatmaktadır. Dolayısıyla Son Nebî, Hz. Muhammed (S.A.V)’in, Sahâbe’ye hangi maksatla gönderildiğinin Kur’ân’daki muhtevası bu âyette verilmektedir. Nebî-Resûllerin 5 görevi vardır.
1.Allah’ın âyetlerini okumak, anlatmak, izah etmek.
2.Nefsleri tezkiye etmek.
3.Kitap öğretmek.
4.Hikmet öğretmek.
5.Hikmetin ötesindeki bilinmeyenleri öğretmek.
Cuma-2 ve Âli İmrân-164’te ise velî-resûllerin 4 görevi anlatılmaktadır.
Velî resûllerin 4 görevi vardır:
1.Allah’ın âyetlerini okumak.
2.Nefsleri tezkiye etmek.
3.Kitap öğretmek.
4.Hikmet öğretmek.
Kavim resûlleri, hikmetin ötesini öğretemezler, buna yetkili kılınmamışlardır. bütün kavimlere gönderilen resûller arasında bir kişi, peygamberlerin olmadığı devirlerde huzur namazının imamıdır. Onun beşinci görevi de vardır. Burada onun varlığını ifade eden “bir ni’met olsun diye” sözüdür. Devrin imamının ruhu, bütün kavimlerdeki insanların başlarının üzerine bir ni’met olarak gelir ve onları mü’min kılar.
Vel Asr suresi, sure olarak; Bakara-151 ise âyet olarak bütün Kur’ân-ı Kerim’i ihtiva etmektedir…
103/ASR-1: Vel asri.
Asra yemin olsun.
103/ASR-2: İnnel insâne le fî husr(husrin).
Muhakkak ki insan, gerçekten hüsrandadır.
103/ASR-3: İllâllezîne âmenû ve amilûs sâlihâti ve tevâsav bil hakkı ve tevâsav bis sabrı.
Ama âmenû olanlar (ilk 7 basamağı aşanlar), nefs tezkiyesi yapanlar (ikinci 7 basamağı aşanlar), Allah’a ruhu ulaşıp Hakk’ı tavsiye edenler (üçüncü 7 basamağı aşanlar) ve sabrı tavsiye edenler (dördüncü 7 basamağı aşanlar) hariç.
Vel Asr ve Bakara-151’i karşılaştırırsak; İslâm’ın 28 basamağındaki 4 tane yedi basamakta benzerliklerini görebiliriz:
1.yedi basamak: Âmenû olmak (Vel Asr) / Allah’ın âyetlerini okumak (Bakara-151).
2.yedi basamak: Amilüssalihat yapmak (Vel Asr) / Nefsleri tezkiye etmek (Bakara-151).
3.yedi basamak: Hakk’ı tavsiye etmek (Vel Asr) / Kitabı öğretmek (Bakara-151).
4.yedi basamak: Sabrı tavsiye etmek (Vel Asr) / Hikmeti öğretmek (Bakara-151).
Birinci ve ikinci yedi basamaklarda Kur’ân’ın lâfzı, üçüncü yedi basamakta Kur’ân’ın ruhuna hazırlık ve dördüncü 7 basamakta 7 ruhu öğrenilir.
Cuma-2 ve Âli İmrân-164’te hikmetin ötesinin öğretilmesi olmadığı için, Kur’ân-ı Kerim’in bütününü ihtiva etmemektedir. Allah, herkesin Allah’a kul olmasını, Allah’a teslim olmasını ve Allah’a karşı takva sahibi olmasını emretmiştir. Bu faktörlerin üçü de salâh makamının 5. kademesinde sona erer ve hepsi de 7 safha gösterir.
1.SAFHA: Allah’a ulaşmayı dilemek.
2.SAFHA: Mürşide ulaşmak.
3.SAFHA: Ruhu Allah’a ulaştırmak.
4.SAFHA: Fizik vücudu Allah’a teslim etmek.
5.SAFHA: Nefsi Allah’a teslim etmek.
6.SAFHA: İrşad olmak
7.SAFHA: İradeyi Allah’a teslim etmek.
Ne yazık ki bugünkü dîn öğreticileri bu bütünden haberdar değillerdir.
Allah razı olsun. Sevgilerimle…
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.