42,0261$% 0,27
48,8973€% 0,47
55,9955£% 0,29
5.508,33%-0,65
9.530,00%-0,64
10.941,79%3,14
4822871฿%2.90287

09 Ekim 2025 Perşembe

Ölmeden Önce ‘Allah’a Teslim Olmak’ ve Kadir Gecesi

Kentsel Dönüşüm ve Konteyner Evler; Lüks Değil, Mecburiyettir

Toplumsal Sorunlar ve Altyapıları

Bu Adaletsizliği Gidermek Elimizde…

Bir Ağır Hasta Ziyaret Ediyor

Yuvamız Kuruluyor (3)
ORDU ACÂYİP MEMLEKET
TÜRLÜ TÜRLÜ HENGÂMLAR VAR
CÂMİYLE, EZANLA PAPAZ
ZEKÎ, ÖZEL ADAMLAR VAR!
***
HAYIRLI HAYÂL KURAMAZ
ŞEYTANINI DURDURAMAZ
AÇIP SAÇMADAN DURAMAZ;
FETTAN, GÜZEL MADAMLAR VAR!…
***
GÜZELLİKLER ERİYENDEN
ÇİRKİNLİĞE YÜRÜYENDEN
CEHENNEME SÜRÜYENDEN
NASİPSİZCE DEVAMLAR VAR…
***
AKIL FEDÂ İÇKİLERE
EDEP KURBAN AÇKILARA
HER VAR HEBÂ SAÇKILARA
SONU GELMEZ DRAMLAR VAR…
***
KİBİR AŞAR BOZTEPE ‘Yİ
HER YERE TAKAR KÜPEYİ
OLMUŞ ŞEHVETİN KÖPEĞİ
DANGIL-DUNGUL ENDAMLAR VAR!…
***
BİR ÖLÇÜ YOK HAYÂTLARDA
SEVGİ-SAYGI, EVLÂTLARDA!
ÂİLE KAYIP HATLARDA
EV YOK; DEVRİLEN ÇAMLAR VAR!
***
YÜRÜYÜŞLER KÜTÜR KÜTÜR
HÂLCE MAĞRUR, DİLCE KÜFÜR
KENDİNİ KAFLARDA GÖRÜR
BAKIŞLARDA SİHAMLAR VAR…
***
KORKUYORSUN DOLAŞMAYA
SELÂMLA DA BULAŞMAYA
ZÎRÂ, HAZIR DALAŞMAYA
ÇIKIŞMALAR, İTHAMLAR VAR!
***
KENDİNİ DİNDEN BOŞAMIŞ
NEFSİNE KÖLE YAŞAMIŞ
ÖMRÜNÜ KÜFRE ADAMIŞ
GÂVURLUKTA MÜDÂMLAR VAR…
***
PAPAZ DEDİK; ONDAN ÖTE
MUHTEMEL Kİ DİNSİZ, ATE
DÜŞMAN; CÂMİ-CEMAATE
FİRAVUNLAR, EHRAMLAR VAR…
***
DİNDEN-ÎMÂNDAN RAHATSIZ
KONUŞMALAR PATAVATSIZ
HAVAYI SOLUR RUHSATSIZ
HAKTAN CÜDÂ YAMYAMLAR VAR!
***
İNSANOĞLU ENÎS ARAR
Kİ, ÜNSİYETİ NUR YAYAR
BİR BAKARSIN ŞERRE AYAR
DOST KILIKLI BEL ‘AMLAR VAR…
***
ORDU BU BAKIMDAN OLAY
CÂMİ DEMEK DEĞİL KOLAY
BASINDA-YAYINDA (K)ALAY
İBLİS RUHLU CÜDAMLAR VAR!…
***
GEÇMİŞTE DE VARDI BÂZI
OLAY OLDU SON NAMAZI
OLMAYINCA KİMSE RÂZI
KERHEN KILAN İMAMLAR VAR…
***
ŞİMŞEK MİSÂLİ ÇAKANLAR
KUTSALA KAFA TAKANLAR
PUTU İÇİN CAN YAKANLAR
NEMRUT HUYLU HAHAMLAR VAR!
***
ROTARYENCE ROTALARI
SINIRSIZDIR KOTALARI
NETENYAHU ATALARI
YURDU ALAM-SATAMLAR VAR!…
***
TUNCELİ ‘DEN SONRA ORDU
DİYEN BÖYLE SÖYLÜYORDU
DİN SAVUNMAK DÜN DE ZORDU
SEN KALK TA, BEN YATAMLAR VAR!…
***
MİSYONLARI, SIRF DÜŞMANLIK
YAPTIĞINDAN YOK PİŞMANLIK
ÖLÇÜ YOK, HEP DELİŞMENLİK
DAVUL-ZURNA, TAMTAMLAR VAR!
***
SANKİ DURMAYACAK HAYÂT
KIRILMAYACAK KOL-KANAT!
SEVAP SIFIR, GÜNÂH KAT KAT
SAY SAY BİTMEZ RAKAMLAR VAR…
***
HİÇBİR ŞEY DEMEZDİM VALLÂ
İSTEMESELER MUSALLÂ
DOLU UYDURUK MASALLA
KURGULAR VAR, KURAMLAR VAR…
***
AKLI YUNAN SAFSATASI
FİKRİ YEHÛD KAFATASI
KÜLLİYEN ŞİRK SALATASI
ENTEL-DANTEL HİRAMLAR VAR…
***
ALDANMA AD ‘A, SOY İSME
BİR DE BAK SİCİLDE RESME
HEM, SEN DE SÖZÜMÜ KESME
NİCE MEŞRİK-ÂZAMLAR VAR…
***
NÛRÂNÎ ŞAŞMA HÂLLERE
DÜŞME, DÜŞÜRME DİLLERE
İRÂDE HASTIR KULLARA
TÜRLÜ TÜRLÜ MERAMLAR VAR…
***
GAYRETİ BIRAKMA ELDEN
ÇAL HEP ANLAŞILAN TELDEN
GEÇME SAKIN BU GÜZELDEN
DİYECEK HOŞ KELÂMLAR VAR…
***
GÜVENME SOL, NE DE SAĞA
ÇOĞU BEYAZ TÜRK, HEM AĞA
HELÂL, AK SÜTÜ KİM SAĞA?
BEKLEYEN ÇOK; NE GÂMLAR VAR!…
***
NETÎCE; BİZİM MEMLEKET
BEKLİYOR BİZDEN HAREKET
ÇALIŞ Kİ OLSUN BEREKET
YÜCE HAK ‘TAN SELÂMLAR VAR…
Güzel sıfatı ile muttasıf Ordu ilimizle alâkalı olarak öteden beri, irfânî anlamda çok da iyi şeyler söylemek ve de değerlendirmeler yapmak hiç te olası değildir.
YILLAR YÜRÜYOR, HASRET SÜRÜYOR
Yazı hayâtımız süresince bu minvâlde ne kadar çok fikir ileri sürmüş, uygulamalar noktasında uyarılar yapmış olsak ta sonuç îtibârıyle ne yerel ne de merkez siyâsetten gönlümüzü hoş edecek, şehre özel irfânî icraatlara hasretimiz hep süregelmiştir. Maalesef, hâlâ da süregitmektedir. Özellikle siyâset, hep hayâl kırıklığı olarak tecellî etmiştir.
SİYÂSETTEN CEMİYETE
Lâkin son aylarda hiç olmazsa sivil toplum hareketleri noktasında gözle görülür bir canlanma kendini belli ediyor.
Mâlum; EDEP (Eğitime Destek Plâtformu) diye bir sivil toplum hareketi; buna bağlı olarak MİLLÎ İRÂDE ve de konjonktürel olarak tedâhül eden FİLİSTİN PLÂTFORMU var. Bu üçü bir araya gelip lokomotif misyonu teşkil edince, diğer yerli, ulusal, sayıları 50’ye yaklaşan STK’larla berâber daha dolu ve canlı organizasyonlara imza atmak mümkün oldu. Ne demiş atalarımız:
BİRLİKTEN DİRLİK DOĞAR
Eylül, bu anlamda bir ilkbahar canlılığının habercisi gibiydi.
Nitekim EDEP olarak, Eylül 1’de İLÂHİYÂT VAKFI’nın ev sâhipliğinde toplandık. Katılımcı STK’lar olarak Yeni Eğitim yılında yapılacaklara dâir yol haritasını belirlemeye çalıştık.
Bu minvâlde Eylül 6’da da
SUMUD, FİLİSTİNE UMUT YÜRÜYÜŞÜ yapıldı. Oldukça da kalabalık ve verimli geçti. Bu arada, il çapında yapılanmamızı ikmâl bakımından Akkuş, Çatalpınar, Aybastı, Fatsa, Ulubey, Perşembe, Kabadüz merkez ekip olarak son gittiğimiz yerler oldu.
ORDU İL TOPLANTISI MÜKEMMELDİ
30 Eylül ise, Genel merkez gözlemcisi ve şeref misâfiri olarak Deniz Feneri Derneği ve Ensar Vakfı genel merkez yöneticilerinden Ali KARAYILAN Bey’in katıldığı Ordu Eğitime ve Filistin’e Destek Platformları [EDEP] eksenli EYLÜL AYI toplantımızı Memur-Sen İl Binâsında icrâ ettiğimiz gündü.
HİTAPTAN KİTABA; İRFANDAN HAYÂTA
Toplantımıza vakıf, dernek, sendika başkanlarımız, il müftümüz, ilçe temsilci ve gözlemcilerimiz, üniversite temsilcisi öğrencimiz, lise, imam-hatip, ortaokul temsilci müdürleri katıldılar. Yaklaşık 60 kişinin bulunduğu toplantıda, yeni İl Müftümüz Ali ÇAKMAK Hocamız ve Plâtformların başkanı Olgun KÜÇÜK Bey’den sonra konuşan gözlemci misafirimiz Ali KARAYILAN Bey yaptığı veciz konuşmayı kitap tavsiyeleriyle bitirdi.
ASYA’DAN AFRİKA’YA TALEBELERLE
Ali KARAYILAN Bey’le misâfirimiz olarak günboyu berâberdik. Ensar Vakfı yurdunda kahvaltıda ve akşam program sonrası da, Gine’den Afganistan’a, Cibuti’den Pâkistan’a çeşitli ülkelerden Ensar Yurdumuzda kalan talebelerle berâber maç izleme ve uzun hasbihâl imkânı bulduk.
BU GÜNLERE ÇOK ŞÜKÜR
Çok şükür. Bugün memleketimizde yok yok. Bizim geçmiş zamanlarımızla kıyas edilmez. Ali KARAYILAN Bey’in de ifâde ettiği gibi, meselâ Ensar Vakfı İstanbul merkezde her gün binlerce öğrenciden ayrı olarak ihtiyaç sahibi olarak gelen herkese yemek ve de duruma göre ikram ve hizmetlerde bulunuluyor. Orası âdetâ bir sığınak gibi. Gördüğümüz kadarıyla burada da öyle diyerek, bunların kıymeti ve şükrü bilinmeli, bu imkânları sağlayan millete ve onun emâneti gençlere hizmet için elden gelen yapılmalı şeklinde tavsiyelerde bulundu…
YARDIMLAR GAZZE’YE ULAŞIYOR
Ali KARAYILAN Bey’in en önemli mesajlarından biri de Gazze’ye yardım konusunda hiç şüphe edilmemesi, oralarda çok büyük işler yapıldığı ve de yardımların bir şekilde yerine ulaştığından emin olunması şeklindeydi.
HAREKETLİ GÜN, BEREKETLİ SOHBET
Yarınki gün de misâfirimizle Ensar Vakfı ve EDEP Plâtformu Başkanı Olgun KÜÇÜK Bey’in makâmında buluşarak, desteklerinden dolayı teşekkür mâhiyetinde, başta Millî Eğitim müdürümüz ve yardımcılarına nezâket ziyâretlerinde bulunduk.
DENİZ FENERİ, DÖNÜŞ SEFERİ
Ordan ayrılınca DENİZ FENERİ DERNEĞİ için birkaç kiralık yere baktık. En son, Ulu Câmi’de öğleyi müteâkip, okul ve yurt arkadaşı, ME Müdürümüz Mehmet Fâtih Bey kalan kısımda -ilgilenmek ve uçağa götürüp uğurlamak üzere- misâfirimizi alarak bizi vedâlaştırdı.
NETÎCE GÜZEL, HİZMETE ÖZEL
Netîce olarak madden-mânen, motivasyon olarak çok bereketli, güzel bir dünya ve bugün oldu.
Katılanlardan, konuşanlardan, dinleyenlerden, hizmet edip emek verenlerden Allâh C.C. râzı olsun.
EKİM; SUMUD’DAN UMÛDA YÜRÜYÜŞ
Tüm bu sinerjiyle berâber SUMUD filosuna ve GAZZE’deki mücadeleye destek gayesiyle 3 Ekim Cumâ günü KÖPRÜBAŞI CÂMİİ’ndeki sabah buluşması ve güzel duâlar sonrası farklı bir eylem olarak 17.00’de de Kumbaşı’ndaki Balıkçı Barınağı’ndan hareket eden tekneler halk tarafından OBB binası karşısında STK’lar öncülüğünde kalabalık bir topluluk tarafından heyecanla karşılandı.
FİLO BÜYÜK, HEYECAN MÜTHİŞ
Tekne filosu seyir halindeyken sahilde kurulan sahnede ilâhi, marş ve ezgiler seslendirildi, şiirler okundu.
Basın açıklaması ve duânın ardından program sona erdi.
HERŞEY GAZZE İÇİN
Pazar günü de, SUMUD bağlamında, tüm ülke çapında olduğu gibi ORDU FİLİSTİN PLÂTFORMU tarafından tertiplenen ve tüm sağduyulu STK’lar ve halkımızın katılımıyla gerçekleşen,
NEHİRDEN DENİZE ÖZGÜR FİLİSTİN
Yürüyüşü de çok mükemmel olmuş. Târihî bir keyfiyet arz’etmiş.
Programla ilgili oldukça takdir ve teşekkür paylaşımları yapıldı. Biz sâdece bir fikir olması bakımından Plâtform başkanı Olgun KÜÇÜK’ün tüm bunlara tercüman niteliğindeki açıklamasını veriyoruz:
ORDU GÜZEL, SİZLER DE GÜZELSİNİZ
“Değerli kardeşlerim, hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Sizlerin katılımı ve desteği ile bu kalabalığın oluşmasını sağladık. Allah hepinizden razı olsun. Tüm Türkiye’de olduğu Ordumuzda da tarihi bir gün yaşadık.”
TEKBİR, BESMELE, SALÂT Ü SELÂM
“Ordu caddelerini birlikte sloganlarla, tekbir sesleri ile, salatü selamlarla inlettik. Bundan sonra Gazzeli, Filistinli kardeşlerimize, böyle hep birlikte maddi ve manevi destek olmaya devam edeceğiz inşaallah…”
HİZMETTE DE, CİHATTA DA HEP BERÂBER
“Değerli dostlar; özellikle anne-baba çocuklar olarak âilece katılmak sûretiyle şehrimizde Filistin davasının canlandırılması, birlikte sinerji ve heyecan oluşturulması, programlara daha çok gencimizin katıldığının görülmesi, nasıl SUMUD özgürlükler meyânında küresel bir umuda dönüşmüşse bizim bu eylemlerimiz de başta Ordumuz ve yurdumuz yanında gerek bölgemiz, gerekse gönül coğrafyamız, hattâ tüm beşeriyet ve vicdan sâhibi milyarlar adına ümitlerimizi canlandırmıştır.”
KAHT-I RİCÂLDEN, MAHZ-I MECÂLE
Evet; tüm dünyâ ve ülkemiz olduğu gibi Ordumuzda da, Gazze duyarlılığı ekseninde bir vicdânî hareketlenme var. Bu bizde gözle görülür bir farkındalığa erişti. İnşâllâh mâkus tâlihin müspete dönüşünün işâreti bu.
SÂBİKÛN AŞAR, MÜNÂFİKÛN ŞAŞAR!
Kimbilir, böyle böyle birgün kaht–ı ricâl keyfiyeti ve de Ordu-Tunceli benzerliği değerlendirmesi, misyoner ağırlığı, rotaryenler ve ezan, câmi muhâlifi papaz ruhluların etkilerini aşar, millî-mânevî muhtevâlı gayretlerde sâbikûnes’sâbikûn menzilesine ulaşırız.
PERŞEMBE, AYBASTI, FİLİSTİN
Nitekim; Millî Eğitim Bakanlığımızın okullarda Filistin Duyarlılığı faaliyetleri yapılması bağlamındaki direktifleri doğrultusunda Perşembe ve Aybastı’dan gelen görüntüler de bu minvâldeki ümitlerimizi çoğaltmıştır.
ORDU’MUZ, YURDUMUZ; GAZZE
Yazıyı bağlarken, böylesine müspet gayretlerin başta yöremiz olmak üzere tüm vatan sathında, bölgemiz ve dünyâda çoğalması, îmân ekseninde tüm insanlarımızın millî-mânevî güzelliklerden hisseyâb olması,
SÂLİH YAŞA, FELÂH BUL; CÎRÂN OL
böylelikle başta kendileri olmak üzere Ordumuz, yurdumuz ve tüm insanlığa faydalı işlerle itmâm-ı ömr’eyleyip sonsuz mutluluklara ulaşması niyâzıyla Rabbimize yalvarıyor, cümleye sevdikleriyle berâber Efendimiz S.A.V.’in komşuluğunda buluşma lûtfuna ermeleri temennîsiyle sevgiler-saygılar sunuyoruz wes’selâm…
Mâlum; AK Parti Ordu İl Teşkilâtı, ülkemizdeki diğer 6 ille berâber yeni bir başkan arayışında. Bu noktada sosyâl medyada da oldukça bir hareketlilik var. Meselâ Mustafa ÇALTEPE Bey arkadaşımız bu meyânda Facebook hesabında şöyle bir paylaşım yaptı ve akabinde yorumlar sökün etti. Mezkur paylaşım ve gelen yorumlardan târihe not adına seçtiklerimiz şöyle:
LİYÂKAT SÂHİBİ, DÂVÂ ADAMI
MÇ: “AK Parti’ye dışarıdan Ordulu bir il başkanı çok yakışır, fakat liyakat sahibi kibirden uzak gerçek dava adamı olmak şartıyla.”
KAYNAŞMA ADINA, HEPSİ DE OLUR
Hâki ŞENSÖZ: “Akkuş, Ünye, Aybastı, Mesudiye hatta Akkuş’tan olsun… Kaynaşma adına … Hep Ordu Merkez’den. Akkuş’ta Ordu oluyor işimize gelince. Ünye’de Ordu oluyor menfaat olunca.”
LÜTFİ EFİL MESELÂ, NEDEN OLMASIN?
İbrâhim KARA: “Eski Akkuş Belediye Başkanı Lütfi Efil bu işe yakışır.”
Mustafa ÇALTEPE: “İbrahim Kara neden eskidi. Ona da ayrıca bakmak lazım.”
İbrâhim KARA: “Şu an Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nde donanımla bilgisi tecrübesi yerinde olan iyi bir arkadaş. Bizim Ordu İmam Hatip mezunlarından.”
ORDU, MERKEZDEN İBÂRET DEĞİL!
Ahmet DEMİR: “Dışardan kastınız nedir, Altınordu dışından mı? Özellikle Büyükşehir olduktan sonra dahi Ordu’yu Altınordu’dan ibaret görme budalalığı yapan beyinsizlerin vizyon(suzluğ)u bir memleketi ne hale getirir. 19 İlçeli ve İlçe’den herkes İl Başkanı, Büyükşehir Belediye Başkanı olabilir, olmalı. Benim dışardan anladığım henüz hiç aktif görev almamış, gönlünü aktif profesyonellerden daha çok ak davaya vermiş bir değerin İl Başkanı olması. Altınordu’dan, Ulubey’den, Ünye’den, Akkuş’tan hasılı 19 İlçe’nin herhangi birinden.”
ORDUMUZA YİNE GEÇMİŞ OLSUN!
Mustafa ÇALTEPE: “Ahmet Demir; özellikle pis pasaklı alicengizli işlere karışmamış olursa dahada güzel olur.”
Ahmet DEMİR: “Mustafa Çaltepe; inşallah az önce çok muhterem gerçek kanaat önderi bir hocamla 1 saat 6 dakika konuştuk. Hatırı sayılır bir STK’nın Şube Başkanı, arayan soran olmamış. Yine geçmiş olsun Ordumuza…”
HERŞEYE RAĞMEN ÜMİTVÂRIZ
Mustafa ÇALTEPE: “Ahmet Demir; şu Ordu’nun geldiği duruma bir bakar mısın? Ahbap çavuş ilişkisi almış başını gidiyor. Kim kiminle belli değil. Oysa siyasetin bir ahlakı olmasından bahsediyoruz yıllardır. Bu pörsümüşlüğü düzeltmek çok zor ama bu demek değildir ki düzelmez. Yıllardır ümitvarız, yine de ümitvar olacağız.”
DIŞARDAN ARAMAYA GEREK YOK
Durmuş KUVAN: “Ordu’da güzel insanlar var dışardan adam aramayın.”
KİBİRSİZ, KUCAKLAYICI, MÜTEBESSİM
İsa Hasan ŞEN: “Kibirsiz olsun, yerli olsun. Yerli iyidir ama kibirli olmasın. İnsanları kucaklayan, güler yüzlü, herkesle alakalı olan insana ihtiyaç var.”
O İNSAN VAR OLSAYDI, BU DURUM OLMAZDI
Nûri KAHRAMAN: “Gelen gideni aratır derler. Şahsen öyle olacağını düşünüyorum. Zîrâ; eğer Ordu’da öyle bir adam olsaydı zâten ne önceleri ne de şimdi böyle bir arayış durumu olmazdı. Yâni; meseleyi alır, sâhiplenir; etrafına da bakarak yardımlaşır, birlik-berâberlik-paylaşım kültürüyle katma değer sağlamak sûretiyle daha büyük ve gerekli işlere imzâ atılmasına, şehre yeni değerler ve eserlerin kazandırılmasına öncülük eder, başkandan öte bir ağabey, bir dâvâ koçu hüviyetiyle hareket ederek tüm dâvâ erlerini bir ideâl etrafında sürükleyerek hizmeti taçlandırırdı.
MESELE KAHT-I RİCÂL, BUNDAN YOK MECÂL!
Dolayısıyla, mesele KAHT-I RİCÂL meselesi. Yâni, bu vasıfta insanımızın bulunmaması. Şâyet varsa da, onun aranmaması, ya da menfaat şebekelerince bunun önüne geçilmesi.
SÂDECE SİYÂSET DEĞİL, HER YER
Hem, bu keyfiyet sâdece siyâsette değil ticâret başta olmak üzere her sahada. Bürokratik atamalarda da büyük ölçüde böyle. Dâvânın ya da görevin, kurumun menfaati hiç kaale alınmıyor. Ahbap-çavuş ya da menfaat ilişkisi etkenlikte ön plânda oluyor.
ORTALIĞI KATANLAR, KENDİNE YONTANLAR
Burada suçlu olan da, eline geçen imkânları kendine kullanan, siyâseten de kişisel ikbâl ve maddî menfaatleri konusunda ayak bağı olurlar diye kimseye ön vermeyip RABBENÂ HEP BANÂ felsefesiyle kendisine çalışan, Partisi ve dâvânın geleceği başta olmak üzere hiç biri umûrunda olmayan, emânet olarak tevdî edilen imkânları fırsat gibi görüp hep kendine yontanlardır.
EMÂNETE RİÂYET EDİLMEDİ
Bu meyânda, AK PARTİ büyük bir imkândı ama herkes bu imkâna ihânette yarıştı. Haksızsak aksini ispatlayan buyursun. Genel, rutin, yol, köprü, tünel vs. gibi îmârî hizmetleri bir yana koyduğumuzda,
MEDENİYET TASAVVURU; KALDI KUPKURU!
Allâh C.C. için, dâvâ için özellikle kafa yorulup, gönül teri dökülmüş, şehrin ve neslin kimlik ve geleceğine mâtuf kalıcı bir eser gösterin AK Partimizin MEDENİYET TASAVVURU söylemine ve irfânî hedeflerine uygun düşen.
EMÂNET ZÂYÎ, İCRAAT HEVÂYÎ
Bizce Ordu ölçeğinde bu anlamda emânet zâyî edilmiştir. Hiçbirisinin MİLLET BAHÇESİ için bile, onca hatırlatmalara rağmen bir câmi derdi olmamıştır. Câmi diyenlere hor bakılması da cabası.
YUKARISI İYİ, AŞAĞISI YOK!
Maalesef iki dönem Diyânet İşleri Başkanlığı’nın bizde olması da hiç fayda vermemiştir. İmam-Hatipli, İlâhiyâtçı vekillerimiz, başkanlarımız da olduysa da kimse sıra dışı bir şey yapmak, Ordu’da kıyâmete kadar hayırla yâd edilecek bir eser bırakma gâye ve derdi taşımamıştır. Taşıyan olduysa eserini göstersin. Hep kişisel gelecek hesapları peşinde koşulmuş; sonuç mânevî ve de irfânî ve de ahlâkî hüsrân olmuştur.
ORDU LAİKTİR, LÂDÎNÎ’YE LÂYIKTIR!
Sözün özü; ‘ORDU LAİKTİR, aslâ câmiye cumâya, mâneviyâta dâir hizmetlere LÂYIK DEĞİLDİR!’ tarzında bir manzara şehrin kaderi olmuştur. İsterseniz Boztepe’ye çıkıp şehre şöyle genel bir bakış yapınız.
ŞEHRİN KADERİ, İMKÂN HEDERİ
Kısaca; son 23 yıllık muhâfazakâr, iktidarda, hattâ partinin 2. adamı, TBMM Başkanı, Diyânet İşleri Başkanı da 2 dönem bizdeyken, yine 2 dönem anlı-şanlı Bakan Başkanımız da varken bile bu gerçek değişmemiştir.
ASKER DEĞİŞTİ, ‘ORDU’ DEĞİŞMEDİ!
Filhakîka, ülkede ASKERÎ ORDUMUZ DEĞİŞMİŞ, namaz kılmak ferdî olarak yasakken KIŞLALAR CÂMİYE bile KAVUŞMUŞ, SİVİL ORDUMUZ, YÂNİ ŞEHİR ORDUMUZ NÜFÛSUNU 5’E KATLAMASINA RAĞMEN ADI MİLLET OLAN BAHÇESİNE dahî -millet cumâsız mı ki bahçesi câmisiz olsun? diye düşünülmeden- CÂMİ YAPTIRMA ÇABALARI RAĞBET GÖRMEMİŞ, hattâ İSTİHZÂ İLE KARŞILANMIŞ, HÂLÂ DA NET BİR SONUCA, net bir sonuca ULAŞTIRILAMAMIŞTIR. Şahsen çok üzgünüz.
CÂMİ ÖRNEK; GERİSİNİ SEN ANLA!
Câmi çarpıcı bir örnek. Artık gerisini siz düşünün için özellikle belirttik.
Diğer şehirleşme ve yapılaşma konuları da çok çarpık. Bu çok açık. Oraya girmiyorum. Daha önceleri bu konuda uyarıcı sayısız köşe yazıları kaleme aldık. Derdimizi zaman zaman nazım diliyle ortaya döktük; belki daha bir dikkat çeker diye ama nâfile.
HERŞEYE RAĞMEN YİNE DE GÜZEL
Netîce îtibârıyle; herkes adı güzele çıkmış GÜZEL ORDU’yu çirkinleştirme yarışında oldu. Bereket ki doğası güzel de genel anlamda bir tolere söz konusu.
Çok uzadı dostlar farkındayız. Lâkin mâlum;
AŞK AĞLATIR, DERT SÖYLETİR
demişler. Başka ne diyelim; inşâllâh hayırlısı olur. Son sözümüzse yine aynı:
ARANAN ADAM VAR OLSAYDI, ŞİMDİ ADAM ARANMA DURUMUNDA KALINMAZDI, kalınmamış ve böyle mevzular gündeme gelip tartışılmamış olurdu!
Ne demişler;
ÇIKMAYAN CANDAN ÜMİT KESİLMEZ
Görelim Mevlâ neyler
Neylerse güzel eyler…
ÜMİT FAKİRİN EKMEĞİ wes’selâm…”
UHUVVET OLMADAN MÜRÜVVET OLMAZ!
Kul MURTAZA: “Nuri Kahraman hocam; iman varsa, imkân vardır. İmân varsa ümit vardır. İmân var, ümit var, gayret yoksa.. Üstelik gaflet varsa, aranılan adam orada bulunmaz, bulunamaz. Ordu’da uhuvvet kültürü yerleşmedikçe Ordu’nun makus talihinin değişmeyeceği kanaatindeyim… Zira birlikte rahmet vardır, bereket vardır.
GAFLET BOZUYOR, ORTAM TOZUYOR!
Bizde gayret var. Ama haddinden fazla gaflet de var. Bu da bizi hedefe ulaşmaktan uzak tutuyor. Daha da kötüsü şerlilere malzeme (belki de meze) yapıyor. Rabb’im serencamımızı hayreylesin.”
SUMUD’DAN UMUDA, İNŞÂLLÂH WES’SELÂM
Âmîn; inşâllâh Ordumuz ve de Yurdumuz için hayırlısı olur diye temennî ediyor, başta GAZZE ve DOĞU TÜRKİSTAN olmak üzere cümle mazlumların kurtuluşunu, SUMUD filosunun UMUT oluşunu, insanlığın şu bir avuç lânetli güruhtan hıncını aldığı günleri tez zamanda göstermesi niyâzıyla Rabbimize yalvarıyor, tekrar tekrar görüşüp hasbihâl ederek dertleşebilmek dileğiyle cümleye sevgiler-saygılar sunuyorum wes’selâm…
Yine bir fındık mevsimi
Kimi memnun, mahzun kimi
Rabbimize şükür olsun;
O’dur hâkimler hâkimi…
***
Besmeleyle başlamalı
Şeytanları taşlamalı
Şaşmamalı fındık diye
İnsanları hoşlamalı…
***
Fındık ayı herşey hızlı
Asfalt yollar bile tozlu
Yine de yorucu gelir;
Hasat olsa da patozlu!
***
Ne idi o eski günler;
Hasat en az üç ay sürer
Dövme, ayıklama elle
Derken kar kapıdan girer!
***
Eskiden köyde imece
Usûlü, ya âilece
Hâlledilirdi fındıklar
Sabah-akşam, gündüz-gece
***
Fındık değil seferberlik
Kısa dönem bir askerlik
Yıl boyu hiç varmasan da
Ağustosta ister erlik!
***
Patoz yokken tırmık, yaba
Hep ayak vur, ince, kaba
Çeç altında, üstü kavsul
Ayıklamak uzun çaba…
***
Lâmba yok, ürkülü günler
Şarkılı-türkülü günler
Ne naylon var, ne branda
Yağmur, kar korkulu günler
***
Fındıktan sonrası mısır
Tarlalar edilir hasır
Bereket çok, derle-topla
İş-güç bitmez; yıllar asır!…
***
Tarlalar hep bahçeleşti
Mısırken fındık yerleşti
Gitti çitler, çıtımanlar;
Sarı harman esmerleşti!
***
Neydi o şelekler, heyler
Almanya’dan gelen beyler
Hortum yok, hep taşınıyor
İş bitmez yerlerdi köyler…
***
Şartlar şimdi çok çok iyi
Bir düşünürsek eskiyi
Şikâyetler son haddinde
Kaybettik sabrı, sevgiyi…
***
Fındık ayı herkes sarhoş
Bahçeler ful, câmiler boş
Câmi garip, cumâ garip;
Yama-bayır; koş babam koş!
***
Dünyâ harman, ukbâ harman
Hasat için gerek derman
Çalış-çabala vaktinde;
Mutlak gerek iş çıkarman…
***
Hep bahçeye sürme atı
Şımarıp ta olma katı
Mevsim sâde Fındık değil
Sıla-i rahim fırsatı…
***
Ameleler dört-bir yandan
Gölköy, Siverek, Batman’dan
Mevsim kardeşlik mevsimi
Sevgiler-saygılar candan…
***
Hep Fındık değil özlenen
Dostlar var yolu gözlenen
Komşu, akrabâ, arkadaş;
Yıl boyu kâlpte gizlenen…
***
Fındık gerçek, güzel nîmet
Ne olur hep bilsek kıymet
Niye şükür etmeyiz de;
Hep şikâyet, hep şikâyet…
***
Herşeyler amele ile
Hepsi masraf bile bile
Hesap-kitap tutmayınca;
Sonra da kızarsın ele…
***
Her fındıkçı bir ağa
Hiç emek vermez bağa
Harman zarar edince
Kızıp ta çıkar dağa!
***
İnsanlar örften çıkıyor
Çok kolay yakıp-yıkıyor
Patozdan sonra gavsulun
Dibine çakmak çakıyor!
***
Fındığın herşeyi yahşı
Rabbin bize eşsiz bahşı
Değerlidir her eczâsı;
Hürmet et nîmete karşı…
***
Karadenizlinin bahtı
Şah kalacak, zâten şahtı
Kimileri zırlasa da;
Sarsılmaz fındığın tahtı
***
İnsanları anlamalı
Konuşmalı, dinlemeli
Mevsim fırsat dostluk için
İşler mânî olmamalı…
***
Fındık bir fırsat iklîmi
“Fırsat bu fırsat!” mevsimi
Daybaşı, aşçı, çuvalcı
Minibüs âile timi…
***
Hoşgörünüz tâbirini
Herkes yolar birbirini
Gözü açık davranmayan
Zora sokar defterini…
***
Rençber isen emek ver
Sıkıntıya göğüs ger
Çalış-çabala bizzat;
Bereket gayret ister…
***
Herşeyini el yapar
Yevmiyeleri kapar
Umduğu olmayınca;
Kızma yoluna sapar…
***
Düşünürsek; en güzel
Bir nîmet, bize özel
Hayat fındık misâli
Ömür dökülen gazel…
***
Var mı daha iyisi?
Yâni, fındık gibisi!
Daha kolay, çok kârlı;
Haber versin birisi!
***
Fındığı beğenmeyen
Allâh kahretsin deyen
Neyi üretebilir?
Hele bir söyle yeğen!
***
Her bir mahsul gibi inan
Fındık ta da var imtihan
Başta öşür, sonra ücret
Nice hak-hukuklar nihan…
***
İster çalış, ister yat
Bir şekil geçer hayât
Lâkin şu mevsim gibi;
Her sâniye bir fırsat…
***
İnsana îmân gerek
Kulluğa zaman gerek
Boş fındık neye yarar
Mutlak randıman gerek…
Bu mevzûya alınanlar, geçmişi unutanlar, SEKSENLER dizisine olsun denk gelip de düne dâir gerçeklerle yüzyüze gelmeyip, o günlerden hem madden, hem de mânen fersah fersah uzaklaştığını fehmedemeyerek, bugünü kendi mârifeti sayanlar hiç kusura bakmasınlar.
DÜNYÂDA SAVAŞ, BİZDE MUHÂLEFET!
Hele de dünyânın durumu ortadayken, tüm iç ve dış düşmanlara karşı gizli-açık bir siyâsî, ekonomik savaş içerisindeyken, bizim daha dün 3 kişi bir arada konuşmaya korkan, bisiklet almayı bile bir konfor kabul edip bugün Acente arabalara binip te her kerameti kendisinden bilip adam beğenmeyenlere kendimce içerliyorum.
EFTEN-PÜFTEN SEBEPLER, NE BULURSA KELEPLER!
Eften-püften sebeplerle hükümete verip-veriştiren, ne bulursa kelepleyenlere, ne yalan söyleyeyim; bunu çok görüyor, yerine bir alternâtif çabaları olmamakla ya da gösterememekle berâber bu veryansınlara bir anlam da veremiyorum ayrıca.
BİR DE; ÇOK ÇOK MÂNEVİYÂTÇI BİZİMKİLER!
Bir de, çeliğini-çocuğunu işe yerleştirip, çifte emeklilik maaşıyla sefâ sürüp, hükümetin nerde çok çok ufak bir hatâsını da görse abartıp velveleye vererek DOĞRUCU DAVUT rolüyle piyasa yapan mâneviyâtçı arkadaşlar var ki; onlar çok çok ayrı bir âlem. Daha ilerisi zülfiyâr olur. Adamların yine de, bu hükümet hatırına bu hükümetin sağladığı keyiflerini bozup ta bozgunculuk yapmayalım!
GELELİM SADEDE; ORDU MUHÂLEFETE ÂMÂDE!
Her neyse; sözü uzatmayalım. Bizim de üyesi olduğumuz bir ORDULULAR MECLİSİ WhatsApp grubumuz var. Burada bir-iki arkadaşın işi-gücü, hükümet aleyhine olabilecek ne varsa bulup-buluşturup paylaşmak. Biz de buna tahammül edemiyoruz. 70’e yaklaşan yaşımız, memleket meselelerine ötedenberi ilgimizle berâber dünle bugün arasında birçok şeyi kıyaslama imkânımızla gerçekler noktasında değerlendirmeler yapabildiğimizi düşünüyoruz.
HAKK’A VE HALKA KARŞI MES’ÛLİYET
Dolayısıyla yanlış paylaşımları tashih noktasında kendimizi hem Hak, hem de bizi okutup bugünlere getiren halk karşısında sorumluluk hissediyoruz. Mesele tamâmen bu. Bu yazışmalar da bunun netîcesi. İşte bir örnek; buyrun:
“İKTİDÂRI AŞIRI KORUYANLAR VAR!”
A.Ç.: “Bu grupta, iktidarı eleştirenlere karşı gereğinden fazla koruyan arkadaşlarımız var. Dahası hiç üzülmeyin iktidarında en geliştirdiği yan kendini koruma enstrümanlarının çeşitliliği ve kaynaklarının gücü…”
“HÜKÜMETE SALDIRI MESLEĞİ Mİ?”
Nuri KAHRAMAN: “Burası hükümeti dövme yeri değildir, olmamalıdır! Biz burada; iktidarı eleştirmeyi âdetâ kendine meslek edinenlerin olduğunu görüyoruz. Bunlar, Erdoğan’a Netanyahu’ymuşçasına bir öfkeyle saldırıyorlar. Hattâ, Netanyahu’ya sempatiyle bakma ihtimalleri olur, Erdoğan’a aslâ! Öyle bir tarz ve ısrarları var. Bunlar satır aralarında seziliyor.”
“ADI TÜRK, SOYADI SİYONİST”
“Bir ankete göre Türkiye’de %40’a yakın bir kesim İtrail’in yaptığını soykırım olarak görmeyip doğal bir savaş olarak değerlendiriyor. Onun için, kimilerinin adının Türk olmasına bakmayın, olaya bir siyonist mantığıyla bakıyor. Belki farkında değil ama; işin çarkında olan döngü bu. Çünkü bu tarz yaklaşımlar düşmanın ekmeğine yağ çalıyor.”
“MEMLEKETİN GÜCÜ, MUHÂLEFETİN ÖCÜ!”
“Ben iktidarı koruyorum. Memleketin gücü iktidarıdır. Onu yıkmaya çalışmak bindiğin dalı kesmektir. Hele şu kritik dönemde işi-gücü iktidara kara çalmak hangi vatanseverlikle îzah edilebilir? Kaldı ki, alternâtif ne lider var, ne parti, ne politika, ne fikir!”
“SAVAŞ TA OLSA, HÜKÜMETLE SAVAŞ MI?”
“Batı, batı diyoruz. Orada seçim döneminde herkes propagandasını acımasızca yapar, ondan sonra ise seçilenler karşı parti de olsa herkes hükümetin arkasında durur. Bizde her gün seçim günü gibi. Adaletli bir değerlendirme, eleştiri, yol gösterme olsa sıkıntı yok ama hep yıpratma amaçlı saldırı.”
“KEYİF YERİNDE, GARAZ DERİNDE!”
“Bence herkesin, özellikle atıp-tutanların keyfi yerinde. Güyâ fikri varmış, iktidara ihtiyacı yokmuş, bir yerlere geldiyse de kendi çabalarıyla gelmiş, hükümetin hiçbir katkısı olmamış gibi psikolojilerle bir nevî nefis yapıyorlar. Bunu yaparken de ülkenin birlik-dirliğine zarar verdiklerini hiç düşünmüyorlar.”
“HİÇ Mİ İYİLİK-HASLIK YOK?!”
“Daha ilerisini söylemek istemediğimden bu kadarını söylüyorum. Aslında keşke iktidarı yıkabilseler de sonuç ne olursa olsa! Böylelerinin hiçbir şey hiç umurlarında değil. Eğer olsaydı, arada da hükümetin yaptığı iyilikleri görmeye çalışırlardı. Allâh C.C. rızâsı için de iki kelâm ederlerdi.”
“TAMAM DA; YERİNE KİMLER GELECEK?”
“Maalesef, bu sayfayı hükümet dövmek için kullananlar var. Ben de, insanlık îcâbı herkes gibi hataları olsa da bu hükümet bu ülkeye lâzım. Yerine daha iyisi olmadığı sürece de mantıklı ve de vatanseverliğin gereği olan şey onu korumaktır. Korumamak daha iyiyse, o iyilik sizin olsun. Ben şahsen bunu İstemiyorum.”
“GÂVURUN EKMEĞİ, BİZİMKİLERİN YAĞI”
“Son söz olarak ta bu tür paydaşları Allâh C.C. rızâsı için mâkul olmaya, gâvurların ekmeğine yağ sürmek anlamına gelen menfî dolduruşlara gelmemeye, vatanseverliğin gereğinin bu olduğunu bilmeye dâvet ediyorum wes’selâm…
“CÂHİLLER HEP ELEŞTİRİR”
Dr. Fahreddin ÖZKAN: “Burada bilimsel şeyler paylaşılmalı. Onu bunu eleştirmek cahil insanların işidir. Cahiller hep eleştirir.”
“YATAY DURUM, DİKEY TUTUM; ‘KRİZ?’ TULUM!”
A.Ç.: “Konu açıldığı için, iç içe çok konu var. Milliyetçilik, yurtseverlik, vatanseverlik, vatan hainliği, iktidar, hükümet, devlet, iç uygulamalar (yurttaşlara), dış politikalar (dış işleri) bu kavramlar hiçbiri örtüşmez ve farklı tanımları farklı davranış biçimleri vardır. Bu kavramları neden karıştırmaya başladı çoğunluk. Başlıca iki nedeni var. Her biri ayrı disiplinler olduğu halde yönetim hızla dikeyleşti. (Bu istenmeyen ama birilerinin ısrarla istediği bir sonuçtu.) Bir partinin başkanı tüm bu kurumların direkt başkanı ve karar vericisi durumuna gelmiş midir? Yani sayın Cumhurbaşkanımızın yetkisiz veya gücünün yetmediği bir alan var mıdır? Kısaca kamu toplam ekonominin %24 sahipken tüm kararlarda (siyasi, hukuki ekonomi, kültürel vs.) tartışmasız söz sahibidir. Bu durum sizce demokratik midir? Normal mıdır? Dahası her alanda bir eleştiri olduğunda dolaylı olarak Cumhurbaşkanımıza uzanır bir ilişki kurulur. Benim düşünceme göre, ülkelerin gücü, ekonomik büyüklük ne kadar yatay ve kararlar ne kadar yine yaygınlaştırılmışsa ülkelerin gücü geometrik olarak artar. Yazık değil mi yoksulluğa ve adam yerine konmamaya? Siz bu durmaların tehlikeli olduğunu hiç düşünmüyor musunuz? Bunların düzeltilmesinde sakınca ülke bekasının neresinde görüyorsunuz? Yabancılar yatay yönetimler mi, yoksa dikey yönetimler mi ister? Sizce tehlikeli olan demokrasi mi? Bunları net yazmakta fayda var. Bazen kararlar dikey de alınabilir. Krizlerde ülke sürekli mi krizde yönetilsin istiyorsunuz?”
“YATAY-DİKEY FELSEFE, GÖTÜRMÜYOR HEDEFE!”
Nûri KAHRAMAN: “Yatay ya da dikey; güzel kavramlar. Açıklamalar da mantıklı olabilir ama bana göre gerçekçi değil. Şunu biliyorum ki sizin dikeylikle nitelendirip karalamaya çalıştığınız son 20 yıllık dönem şimdiye kadarki tüm dönemlerden daha pratik ve iyi. Siz öyle diyorsunuz ama bugünün süperleri sizin tasavvur ettiğiniz gibi yatay mı yönetiliyor? Amerika Başkanı bir twit atıyor, olup bitiyor. Bize de böylesi gerekmiyor mu? Şu da bir gerçek ki; siyâsette öyle sanıldığı, bizce idealize edildiği şekliyle akıllı bir tarz yok. Bilhassâ günümüzde delice bir siyâset mevzûbahis. İşte Trump. İşte Netanyahu. Hattâ Putin.”
“AKILLI DÜŞÜNÜRKEN DELİ KÖPRÜYÜ GEÇERMİŞ”
“Bu söz; en çok günümüz -özellikle dünyâ- siyâsetinde geçerli durumda. Teoriler, idealler, kurallar var; bir de gerçekler. Gerçekçi olmak en doğrusu. Kaldıki, sizin dediğiniz gibi olumsuz bir durum da söz konusu değil. Çünkü yönetimin aslâ tek adam ifâdesiyle karalanacak bir uygulaması yok. Kurullar var, mutlakâ istişâre var. Belki Reis re’sen açıklıyor ama bunun altında mutlak istişâre var. Ama mesele karalamak olunca istediğin gibi yorum da mümkün.”
MİLYONER’DEN LEJYONER’E
Bir de şu an MİLYONER yarışmasını izliyoruz. Bâzen seyirciye soruluyor da, oradan da yanlış çıkabiliyor. Yönetimde de bâzen sıradışı şeyler olabilemez mi? wes’selâm…
NEYSE Kİ SULAR DURULDU
Biz burada yazılanlardan sâdece belirleyici birkaç örnek verdik. Dahası vardı. Sonuçta bu yazışmaların tatsızlığa varması ihtimâline karşı ‘siyâsî paylaşımlar yapılmasın’a varan tavsiyeler geldi. Başta grubun reisi Rüşat AYDOĞAN Bey bu meyânda bir çağrıda bulundu. Biz de şöyle bir yazı ve de en son bir manzûmeyle bu talep ve temâyüle dâir düşünce ve duygularımızı ifâde ettik:
“ORDULULAR MECLİSİ’NDE PROBLEM YOK”
Kimi arkadaşlar ben özellikle hükümet aleyhine atıp-tutayım, kimse de karşılık vermesin sevdasında. Kimse bir yaraya ilâç olma derdinde değil. Vur abalıya misâli. Şahsen ben bundan da mutazarrır değilim. Tahammülü olmayanların kendi problemi. Sırça köşkte oturanlar başkalarına taş atmasınlar diye bir söz vardır.
Rüşat bey haklı. Ben de öyle düşünüyorum. Ordu’ya, köye, düne, bugüne dâir duygular paylaşılmalı. Ama burayı edebiyatçı olarak ben de Ordu’ya dâir yazdığım şiir ve yazıları paylaşmak isterim ama, burayı birilerini karalamak, bundan öte gerek iç gerekse dış düşmanlara karşı itibar ve iktidarımızı zaafa uğratacak paylaşımlar söz konusu olunca savunmak ta siyâsîden önce millî bir görev olup her şeyin önüne geçiyor. Problem siyâset yâni burayı kendi yıkıcı emelleri için kullanma eğilimi. Yapıcı tenkitten çok ötesi yıkıcı karalama. Bu arada arkadaşların cevâba tahammülsüzlüğünü de anlıyor değilim. Ortaya bir atarken fikir karşılığının da olabileceğini var saymalı. Değilse, baştan meydana çıkmayıp böyle tatsız durumların meydana gelmesine yol açmamalı wes’selâm…”
arada, olur böyle şeyler!
BÂZEN OLUR BÖYLE ŞEYLER
ALINMAYA GEREK YOKTUR
KIZIP, ALIMLI-ÇALIMLI
SALINMAYA GEREK YOKTUR
ÜSTÜNE ÜSTLÜK; HELE, KÜS
OLUNMAYA GEREK YOKTUR
DOSTLUK HAZIM GEREKTİRİR
SİLİNMEYE GEREK YOKTUR
BU MECLİSTE KARDEŞLERİZ
BÖLÜNMEYE GEREK YOKTUR
MECLİS DEDİĞİN MEŞVERET
TELİNMEYE GEREK YOKTUR
NÛRÂNÎ DER ASLÂ UZAK
KALINMAYA GEREK YOKTUR…
Evet sevgili dostlar; bu duygu ve düşüncelerle huzûrunuzdan ayrılırken,
ÖNCÜLÜK ŞEREFİ, GÖZLEM İDRÂKİ
başta Gazze ve Doğu Türkistan olmak üzere tüm mazlumların kurtuluşunu bizlere en yakın zamanda göstermesi, bunda milletimize öncülük şerefini lûtfetmesi, dünyânın durumunu idrâkle berâber olaylara akl-ı selim ve hiss-i selimle yaklaşarak değerlendirme olgunluğuna ulaşmayı lûtfetmesi niyâzıyla Rabbimize yalvarıyor, cümleye sevgiler-saygılar sunuyoruz wes’selâm…