32,1974$% 0.1
35,0800€% -0.06
40,8472£% -0.02
2.466,40%-0,04
4.010,00%-0,39
10.223,91%0,64
2129444฿%3.47914
14 Mayıs 2024 Salı
Ölmeden Önce ‘Allah’a Teslim Olmak’ ve Kadir Gecesi
Kentsel Dönüşüm ve Konteyner Evler; Lüks Değil, Mecburiyettir
Toplumsal Sorunlar ve Altyapıları
Bir Varmış Bir Yokmuş Çiftçilere İkramiye Yokmuş
Bir Ağır Hasta Ziyaret Ediyor
Nerede Aydınlarımız?
Anneler Günü denilip durulunca, hadi biz de geri kalmayalım dedik. Daha doğrusu, önümüze gelen ilginç paylaşımlar bizi buna zorladı. Zîrâ her gün olduğu gibi bu Anneler Günü için de çok ilginç ve fazla miktarda paylaşımlar yapılıyor. Fakat mevzûbahis olan anne ya; burada da rekor onlara âit. Sizin anlayacağınız en çok polemik bugün meyânı ve de beyânında yapılıyor.
İKİ KARE KARİKATÜR, MAHZUN BİR ANNE
Meselâ bir karikatür paylaşım şöyle: Bir çizim karesi; bir kanepeye hep berâber oturmuşlar. Anne ortada. Çocuklar 2’şerli olarak sağına-soluna sıkışmışlar. Hep birlikte zoraki tebessümle selfi çekme derdindeler. Anne gâyet ciddî. Ne olduğunun farkında bile değil. Bir nevî şaşırmış vaziyette.
MELÛL, MAHZUN, YAPAYALNIZ!
2. kare’nin üstüne BİR GÜN SONRA yazılmış; anne yapayalnız, aynı kanepede; melûl, mahzun, çâresiz oturuyor.
5 VAKİT “VE Lİ’VÂLİDEYYE”; YA ÖTESİ?!
Evet; bugünkü realite büyük ölçüde böyle. Diğer yandan, 5 vakit namaz kılan birisinin günde en az 10-15 defâ RABBENAĞFİRLÎ VE LİVÂLİDEYYE duâsını okuduğu gerçeğinden hareketle bunun senede 3-5 bin defâ anne-babayı anmak anlamına geldiği ileri sürülerek bu tür yılda bir günlerin bizim bu konudaki sürekliliğimizi ve de dolayısıyla kültürümüzü yansıtmadığı, samîmiyetten uzak olduğu, hattâ bunun bir yozlaşmayı ifâde ettiği ileri sürülüyor.
HER ÇAĞIN KENDİ AHLÂKI
Öyle ya da böyle; ortada bir realite söz konusu ve bugün çocuklarla ebeveynler arasında dağlar var. Yapacak bir şey yok. Her çağ kendi ahlâkıyla geliyor ve de bu karşılıklı değerlendirmelerle tezlerin de meseleyi olgunlaştırma ve de muhtevâsını derinleştirmeye yardımcı olduğu söylenebilir.
SEN ÇAĞA, ÇAĞ SANA
Dolayısıyla, çağın getirdikleriyle götürdükleri meyânında evlâtlar da çağa göre üzerine düşenler konusunda gerekenleri yapmada çağın dilini konuşturmalı, vazifesini bihakkın yapma gayretinde olmalıdır.
HARS’TAN KÜLTÜRE, EKİN’DEN İRFÂNA
Bu süreçte bir değişik paylaşım ve değerlendirme de şu şekilde tezâhür etti: Bakara Sûresi 223. Âyeti’nin ilk kelimeleri şöyle;
NİSÂÜKÜM; HARS’UN LEKÜM:
Meâlen; “Kadınlar sizin ekeneğinizdir” anlamına geliyor. Buradaki HARS ekenek, yâni TARLA demek. TDK’da HARS’ın karşılığı EKİN’dir. Dolayısıyla anne;
OCAKTA MEKTEP, BUCAKTA KÜLTÜR
Yâni evin öğretmeni, milletin irfânının yoğurucusudur. Nitekim bir diğer paylaşımda; HARS kelimesinin Arapçada bizim İRFAN olarak ifâde ettiğimiz KÜLTÜR anlamına geldiğinden hareketle Annenin çocuğun terbiyevî şekillenmesinde, kısaca hamurunun yoğrulmasında en büyük fonksiyona sâhip olduğu yorumu getiriliyor ki; el-hâk, doğru bir yaklaşımdır.
CENNET ANNELERİN AYAKLARI ALTINDADIR
Filhakîka, saygın bir ilim adamı olan Mustafa TATÇI Hoca’nın paylaşımı da bu meyânda ilginç. Daha doğrusu; yukarıya aldığımız Hadîs-i Şerîf çok farklı yorumlanıyor. İşte buyrun:
ANNE NEREYE, ÇOCUK ORAYA YÂNİ
“Cennet annelerin gidişatında (ayakları altında) dır. Annelerin hal ve gidişi iyi ise evladını cennete götürür değil ise cehenneme götürür. Bu Hadis-i Şerif annelerin iyi eğitilmesi ile ilgili olarak anlaşılmalıdır. Hal ve gidişi iyi olmayan annenin çocuğu her an cehennemi yaşar.”
KADIN CÂNÎLERİ KİMİN ESERİ?
“Kadın cinayetlerinin temelinde; gidişatı iyi olmayan annenin yetiştirdiği erkek evlat bulunmaktadır. Nitelikli bir toplum olmanın yolu anne adaylarının iyi eğitilmesinden geçer. Bu özel günde beni yetiştiren merhum annemin mekanının cennet olmasını dilerim.”
ANNE CENNET, DÜNYÂ CENNET
“Tüm annelerin bu özel günü kutlu olsun.
ALEMDE HER MİLLET KADININI yani anne adaylarını İYİ YETİŞTİRSİN. BÖYLECE DÜNYA CENNETE çevrilsin.”
(Eğitimci Dr. Muharrem ÖK)
CENNET ANA, NUR OLDU BANA
Babam rahmetli de, 2,5 yaşında anne kucağından alınıp dedesinin konağına getirildiğinde bakımı uhdesine tevdî edilen, yine âileden biri onun mânevî eğitiminde etkili olmuştur.
Babam derdi ki; “Benim dînî duygu ve bilgilerimin temelinde adı da kendi gibi CENNET olan ANA’mın çok payı var. Kulağıma ilk dînî ifâdeleri fısıldayan, bilgileri öğreten odur.”
ÖNCE MEDRESE, SONRA MEŞGÂLE
Bilmiyoruz ama, bir büyük konağın bağ-bahçe, yayla-cenik her türlü işlerini çekip-çevirmek için ANA kucağından koparılmış bir çocuk, o kadar iş varken tâ karşı köye gönderilmezdi, o günün şartlarında düşünülmezdi belki böyle bir şey; belki bu da CENNET ANA’nın hatırlatmasıyla olmuştur.
METİN MERGEN, RECEP GARİP, TALATÜLKER
Şimdi de; Metin MERGEN Bey arkadaşımızın, şâir-yazar, tv programcısı Recep GARİP’in KALEMİN VAR OLSUN SEVGİLİ ŞÂİR diye sunduğu çok güzel bir şiir; paylaşmadan edeme(z)dim:
***** A T T Â *****
Meğer
Ana kucağıymış
Baba ocağı
dedikleri yer
Hiçbir mekân ev değil
Ana gitmişse eğer
Ana gidince
Ev sessiz kalır
Soğur bütün kucaklar
Kundaksız
kucaksız üşür çocuklar
İpi kopar uçurtmaların
Bozulur oyuncaklar
Hayat sitem kalemiyle
Öksüzün defterini karalar
Öpmezse duâlı bir ağız
Kabuk bağlamaz yaralar
Kaç olursa olsun yaşı
Önemi yoktur
Annesi varken herkes çocuktur
Çünkü en rahat uykuyu
Ana kucağında uyur çocuklar
Ana gidince attâya
Birdenbire
Büyür çocuklar
*** Talat ÜLKER ***
İŞİN TADI, YAZININ MİÂDI
İşi tadında bırakmak adına bu güzel şiirle sözü bağlarken; anne-çocuk bağlamında en acı dramların yaşandığı GAZZE ve DOĞU TÜRKİSTAN başta olmak üzere tüm mazlûm coğrafyalarda zulmün sona ermesi, bunda bizim de katkımız olup, bir an önce görmeyi bizlere lûtfetmesi niyâzıyla Rabbimize yalvarıyor, tekrar görüşmek ümîdiyle cümleye sevgiler-saygılar sunuyoruz wes’selâm…
Bir Yûnus Emre misâli
Çağırayım Mevlâm Seni
Umarak aşka visâli
Çağırayım Mevlâm Seni
Geçerek semerden, serden
Sarp yokuştan, derelerden
Kâlbin attığı her yerden
Çağırayım Mevlâm Seni
Yokuşlarda inişlerde
Darlıklarda, genişlerde
Varışlarda, dönüşlerde
Çağırayım Mevlâm Seni
Değişlerde tokuşlarda
Duruşlarda akışlarda
Oyalarda nakışlarda
Çağırayım Mevlâm Seni
Dünyânın her neresinde
Beldesinde yöresinde
Nefeslerin keresinde
Çağırayım Mevlâm Seni
Artsın sevdamız giderek
Bana seni, seni gerek
Son nefesi verene dek
Çağırayım Mevlâm Seni
Şâir şuur, şiâr ister
Kâlpler hassas ayar ister
Şaşırtma, hep yolu göster
Çağırayım Mevlâm Seni
Bırakma hiç beni bana
Gideyim hep Sen’den yana
Sabah-akşam yana yana
Çağırayım Mevlâm Seni
Nûrânî bir âciz kuldur
Habîbin izini buldur
Kâlbimi sevginle doldur
Çağırayım Mevlâm Seni…
Konu biraz özele kaçacak gibi belki ama, pek öyle de sayılmaz kanaatimizce. Okuyunca göreceksiniz. Yine de karar sizin tabiî.
Bir defâ, burada reklâm yapacak değiliz zâten sonuçta. Ortada siyaset te yok ki propaganda olsun!
HERŞEY GÖRÜNEN DEĞİL
Dememiz o ki, her şey görünenlerden ibâret değil. Kıyıda-köşede yaşanan farklı şeyler de var. Bunu hissettirmek adına bâzen kameraları perde arkasına götürüp kimi ezber ötelerini nazara getirmek gerekiyor. Bugün yapacağımız da biraz o gibi.
CADDEYE ALDANMA, SOKAK BOŞ DEĞİL
O zaman göreceksiniz ki; ekranları ve zihinleri işgâl eden kötülükler, iğrençlikler kadar, hayâtta daha doğrusu dünyâmızda iyi ve güzel şeyler de berdevâm. Hem de toplumda birebir yaşanıyor… İyilikler utangaç olduğu için pek görünür olmak istemiyorlar. Biz bugün onlar adına bir şeyler söylemeye çalışacağız.
ERTELEYENLER DEĞİL, ARTILAYANLAR
Diğer yandan, hem her şeyi zamânında yapmak güzel. Taşı gediğine koymak gibi; yeri geldiğinde, zamân müsâit olduğunda gereğini yerine getirmek. İşte bu çok önemli. O şeyi o anda yapmazsan, meselâ bu yazıyı şu anda yazmazsan, sonra yapsan da o ânı pas geçmiş, sonraki ânda yapacağın şeyin yerine ertelediğini yaparak bu defâ sonrakinin hakkını çiğnemiş olursun.
VAKTİN ESERİ, NAKDİN DEĞERİ
Bu, fırsatı ganîmet bilmeyi, dikkât ve gayreti aslâ elden bırakmamayı gerektirir. Çünkü her ânın kendine has işi vardır; dikkâtsizlik vakit nakdini havaya fırlatmak anlamına gelir. Bu meyânda bu günün işi de bu ve şimdi oradayız.
MELİHA YENGE, YILMAZ AMCA; BİR TAS ÇORBA
Bu ön mütâlaalarla berâber örnekleri arza gelirsek; az önce Meliha Yenge ve Yılmaz Amca, karı-koca ikisinin de hem yaşlı hem hasta olmaları dolayısıyla ziyârete geldiğimiz bu eve bizden birkaç dakîka sonra elinde bir tas çorbayla, daha sonra emekli hemşire olduğunu öğrendiğimiz bir abla geldi.
RAST GİDEN İŞLER, İYİ DOKTORLAR
Önce, kendi rahatsızlıklarından, yaşadığı 4 ameliyat hâricinde son iki ay kadar önce olduğu beyin ur ameliyatından falan bahsederek, sonra da bu süreçlerde iyi doktorlara denk geldiğini, işlerinin hep ras gittiğini, Allâh’ın kendisine yardım ettiğini söyledi.
ALINAN DUÂLAR, VERİLEN SADAKALAR
Sonra da; bu güzellikler, herhâlde görev esnâsında aldığımız duâlardan olmalı dedi. Kendisi, doğum servisinde görev yapmış. Buralarda doğum yapan kadınlara çay ikram etmiş. Arada ekmek arası peynir falan ikrâm etmiş doğum sonrası meselâ. Nasıl duâ ediyorlardı diyor. Öyle ya orada, en tedirgin, sıkıntılı anlarını yaşıyorlar. Aynı zamanda yapayalnızlar. Âileleri de giremiyor çünkü yanlarına.
İMKÂNLAR KIT, İNSANLIK BER-HAYÂT
O zaman ne doğru dürüst imkân ne de ulaşım vardı. İkâmet imkânları da yoktu. Şehirde evi olan çok çok nâdirdi. Taburcu olup evine gidemeyen, imkânı olsa da meselâ kardan-kıştan yol kapalı, gidemiyor, burda evi de yok; böylelerinden eve götürüp barındırdıklarımız olmuştur.
SAĞOLSUN; BEYİM DE SES ÇIKARMAMIŞTIR
Hem kendilerini, hem çocuklarını bakmışımdır.
Hattâ, çamaşırlarını yıkamışımdır. Sağ olsun; beyim de hiç ses çıkarmamıştır.
TÜRKÂN NE DEMEK? SÖZLÜĞE BAKMALI
Kız kardeşim, adını Türkân diye telâffuz etmişti herhâlde. Bakıyorsunuz, sokakta görseniz kalabalıklara kapılmış giden insanlardan biri gibi ama anlattıkları, vaazlarda verilmek istenen mesajlardan hiç te farklı değil. Hattâ, yaşanılmışlığı meyânında daha da etkili. Rûhen ismi gibi bir Hanım abla.
İFLAS BERBÂT; ŞİRKE DİKKÂT!*
Rabbimiz cümlemizi, gerektiğinde anlatabileceği, mahşerde sunabileceği iyilikleri olanlardan ve bunları umursamazlık, ciddiyetsizlik ve de son tahlilde şirke varacak îtikâdî sapmalarla zâyî etmeden ulu dîvâna ulaştırabilen ve böylelikle sevdikleriyle berâber Efendimiz SAV komşuluğunda buluşabilenlerden eylesin. Âmîn…
YÂNİ MESELE; ŞÂİRİN DEDİĞİ GİBİ
Gaflet ile Hakk’ı buldum diyenler
Er yarın Hak divanında bell’olur.
Ahret tedarikin gördüm diyenler
Er yarın Hak divanında bell’olur.
CUMÂ GÜNÜ AKŞAM; UMRECİLERE SELÂM*
Cumartesi’den Pazartesi’ye dedik ve fakat sondan başladık. O zaman başa, hattâ başın da başına dönelim. Mâlum bizim kadim kültürümüzde yeni gün, gece 12’den sonra değil, doğan günün öncesindeki akşamdan başlar. Dolayısıyla biz de en azından bu defâ öyle yapacağız.
ANTALYA’DAN MEKKE’YE, TESBİH’TEN TAKKE’YE
Cumâ günü akşamı, Ramazan umresinden dönen bir yakınımızı ziyârete gittik. Zemzemimizi içtik duâlarla. Hurma ikramıdır aldık. Kız kardeşimde olduğu gibi orada da apartmandan gelen, şimdi Antalya’ya yerleşmiş bir teyze ve kızı geldiler. Çay, muhabbet; Antalya, sera, meyve, sebze, ucuzluk ve kalite gibi konuşmalar oldu. Derken, önce onlar bir zaman sonra biz kalktık. Ayrılırken, âdet olduğu üzere hediyeler verdiler.
ÂDETÂ, BAŞIMA BİR TÂC GİBİ OLDU
Eve varınca takkeyi başıma koydum. Çok hoşuma gitti, benimsedim. Gerçekten; eşyâ deyip geçmemek lâzım. Başkasına hitaptan önce bizim içimize sinmesi, bizim kendimize yakıştırmamız çok önemli. Bu işte öylesi bir his yaşattı. Öyle ki fotoğraf bile çekip onlara gönderdim. Altına da şöyle bir not düşmüşüz:
GÖRDÜK Kİ; ORADAKİ KOŞU ÇOK FARKLI!
“Es’selâmü Aleyküm; Çok teşekkür ediyorum. Yengeniz de hediyesini çok beğendi. Çok nâzik ve incesiniz. Tabiî mübârek toprakların havası da sinmiş üzerinize. Bunlar, farkında değiliz ama üzerimizde olumlu etkiler bırakıyorlar. Siz de ifâde ettiniz zâten insanlara bakış açılarınızın değiştiği bağlamında. Artık bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmaz.”
ŞİMDİYE KADAR NİYE KATILMAMIŞIM Kİ?
“Niçin böyle diyorum; bakınız ben de siz oralardayken 10 gün îtikaftaydım. Bundan sonra her Ramazan inşâllâh gireceğim. Şimdiye kadar niye girmemişim diyorum. Çocukların teşvikiyle, baba ne zaman gidiyorsun, yeri ayarladın mı falan derken motive olup katıldık. Benim için çok çok iyi oldu. Önceden ara sıra yaptığım şeyleri şimdi daha sık yapıyorum. Mesela misvak. Meselâ kimi nâfileler. Meselâ daha çok süre abdestli bulunmaya çalışmak gibi. Dolayısıyla sizleri tekrar tebrik ediyoruz. Bunun size katkısını herkes fark edecek.”
FARK ETMEK YETMEZ; ESER ESMELİ
“Rabbimiz umre ya da îtikâf, ya da başka hususlarla berâber farkındalıkları artanlardan, gitgide daha bir kendisine yaklaşanlardan eylesin birer nâçiz kulları olarak cümlemizi. Bu takke de beni ayrı bir motive etti. Tekrar teşekkürler”
ÂBİ; UMRE HÂTIRASI YERİNİ BULMUŞ!
[3/5 23:24] M.Y.: Abim Allah razı olsun ne mutlu bize ki sizlerden bunları duyduk. Bizde çok mutlu olduk onur verdiniz bize. Takke çok yakışmış; yerini bulmuş bence… Allah gayretimizi hayırlara artırsın. Hayırlı akşamlar dilerim. Bu yazıyı umre hatırası olarak bastırıp saklamak isterim.
GÖRENLER, DERENLER, ERENLER
[3/5 23:30] Nuri Kahraman: Bizim yaptığımız aynen fotoğraf gibi olayın görebildiğimiz kadarını resmetmek. Rabbim cümlemizi görenlerden, gördüklerinden çiçek derenlerden, derdiği çiçekleri çoğalta yaya, çoğalta yaya Yaratan’ın rızâsına eren, derdiği çiçeklerle berâber dünyâsı ve çevresini cennete çevirmek keyfiyetiyle ebedî cennete girenlerden eylesin sevdikleriyle berâber sizleri, bizleri ve de cümleyi wes’selâm…
MESAJDAN DÂVETE, HAYRETTEN GAYRETE…
Dur-durak yok, “devam da devam” niyeti üzere Cumartesi gün de ORİMDER ekibi olarak, AHDE WEFÂ, HOCALARIMIZA DUÂ ilkemiz çerçevesinde kimimiz maaâile olmak üzere çocuklar, dâvet sâhipleriyle berâber 20-25 kişi kadar bir aradaydık.
*HÂRUN TUNÇ, HAMDİ İNAN BACANAKLAR
Bu meyanda bayramda ikisi aynı zamanda bacanak olan Merhum Harun TUNÇ ve Hamdi İNAN Bey hocalarımızın kabirlerini ziyâret etmiştik. Onlar da ekip olarak bizi dâvete dâvet ettiler.
ULUBEY, SAYACA, BELEN MEVKİİ’NDEYİZ
Dâvet programı Harun TUNÇ müdürümüzü Sayacabaşı Belen Sokaktaki evinde gerçekleştirildi.
Ünye’den Süleyman Aydın MEMİŞOĞLU ve Hasan KARTAL Ağabeyler, Başkanımız Abdurrahman MURTAZAOĞLU, bizim devre mezunlarından Temel SARI, sonrakilerden Aydın KÜPÇÜK, Burhan ERKİT hep birlikte okuma ve duâlarımızı yaptık.
TEŞEKKÜRLER, DUÂLAR, NİYÂZLAR
Dâvet sâhipleri Hatîce TUNÇ Hanım Yengemiz, kız kardeşi AYŞE Hanım, Harun Hoca’nın yeğenleri, Hamdi Hocamızın oğlu Seyfeddin Beylere nâzik dâvet ve hizmetlerinden dolayı teşekkür ettik. Onlar da bizlere katılımlarımızdan dolayı teşekkür ettiler.
ÇAVUŞOĞLU, MEŞÂYİH, EYMÜR
Dönüşte, havanın yağmasını fırsat bilerek biraz ekim-dikim yaparız diye Eymür’e geçtik. Dolayısıyla pazar gün, dün kendisinden, evinin etrafında, yol kenarlarını inadına süsleyen nergis çiçeklerinden isteyip bize daha fazla olarak ayrıca pancar fidesi de veren Mehmet GÜMÜŞSOY Ağabey’in verdiklerini diktik.
MEHMET GÜMÜŞSOY’DAN ŞÂBAN YILMAZ’A
Öğleyi kılıp; birazdan başlayacak olan ve ayrıca akşam katılmamız gereken 2 düğün için şehre hareket ettik. Doğruca Efirli’deki düğün salonuna. Yeni emekli öğretmen Şaban YILMAZ Bey arkadaşımızın kerîmelerinin nikâh merasiminde bulunmuş olduk. Bu arada birçok dostla karşılaşmamız güzel oldu.
DÜĞÜNDEN DÜĞÜNE, YATSIDAN HASTÂNEYE
Akşam katıldığımız bir başka düğün sonrası bir akrabamızın hastânede olduğunu öğrenince ziyâretine gittik. Gece yarısı bizden sonra eve gelmiş. Bu sabahki tahlilleri de iyi çıkınca eve gönderilmiş. Çok şükür, durumu iyi. En kısa zamanda ziyâretine gidince durumu daha iyi öğreneceğiz inşâllâh…
FETİH AYINDAN KİRAZ CENNETİNE…
6 Mayıs 24’ün, yâni bu pazartesinin bizim için ayrıca çok müstesnâ bir yeri ve ehemmiyeti de var aynı zamanda değerli dostlar. Lâkin ona da inşâllâh bir başka yazıda değinmek üzere şimdiden tekrar hayırlı olsun deyip bereketler diliyor, mahcûp etmemesi yanında onu, hepimizin dünyâda da, âhirette de yüzümüzü ak çıkaracak icraatlara imza atmaya muvaffak kılması niyâzıyla Yüce Rabbimize yalvarıyoruz.
SONSUZ ŞÜKÜRLER, HAKÎKÂTLİ EMİRLER, BEREKETLİ ÖMÜRLER
Bu duygu ve düşüncelerle, sayısız lütfu ve mazhariyetler için Yüce Mevlâ’mıza sonsuz hamd ve şükürlerimizi ifâde ederken, başta yavrumuzun da içinde bulunduğu tüm çocuklarımız olmak üzere, sorumluluk mevkiindeki herkese başladıkları ya da deruhte etmekte bulundukları tüm iş ve görevlerde üstün başarılar, din-îman selâmetleriyle sıhhat-âfiyetler üzere hayırlı, uzun ömürler, netîce îtibârıyle son tahlilde de, sevdikleriyle birlikte idrâk edecekleri sonsuz mutluluklar dileğiyle cümleye gönülden sevgiler-saygılar sunuyor,
BAŞTA OLAN, ÖNDE GÖREN HERKESE
Bizim Yûnus’a atfedilen, yukarda uygun yerinde bir kıtasını verdiğimiz, burada başta yönetici konumunda olan ya da toplumda, bir toplulukta veyâhut âilede kendini bir tık önde gören herkes için îkâz edici mâhiyet arz’eden;
ER YARIN HAK DÎVÂNINDA BELL’OLUR
şiirinden mânâ îtibârıyle buraya denk gelen
***
DEVLETLİYİM DEYÛ FAKÎRE GÜLME
GÜLÜP DENLÜ DENSÜZ KEM NAZAR KILMA
ÖLÜM VARDIR YÂHÛ SEN GÂFİL OLMA
ER YARIN HAK DÎVÂNINDA BELL’OLUR…
***
mısrâlarıyla sözü bağlıyor, Allâh’a emânet olunuz diyor, Rabb-i Kerîm’in izniyle tekrar görüşmeyi umuyoruz wes’selâm…
Nîsan’ın son günü, yazarlarımız Muzaffer GÜNAY ve Abdülkadir DEMİR Bey hocalarımızla; wefâtının 18. sene-yi devriyesi münâsebetiyle, 83 yıllık ömrünün çoğunu Ordu’nun kültürü, sanatı, târihi, coğrafyası, basını, ekonomisine adayan ve bunlara dâir fiilî görev ve deruhte ettiği hizmetler yanında ayrıca, AÇILIŞINDAN BUGÜNE ORDU İMAM-HATİP OKULU Kitabı dâhil çeşitli konu ve sahalarda 50 civârında esere imza atan, ORDU ANSİKLOPEDİSİ oluşturacak çapta arşiv bırakan, bu gün Ordu ile ilgili her yazı, ya da eserin kaynakça bölümünde en kalabalık yeri alan, memleket sevgisini fedâkâr çalışmalarıyla gösteren, bu yönüyle hepimiz ve gelecek nesiller için önemli bir örneklik teşkil eden merhum Üstâd Sıtkı ÇEBİ’yi, BAYADI GERİŞ CÂMİİ hazîresindeki kabri başında ziyâret edip YÂSİN-İ ŞERÎF okuduk.
SITKI ÇEBİ’DEN KÂFFE-İ EHL-İ ÎMÂN’A
Hem kendisi, hem orada medfûn bulunan diğer ehl-i îmân mevtâ din kardeşlerimiz ve de tüm ölmüşlerimiz için duâlar ettik.
LAHANA ÇORBA, GILİK EKMEK; YÜKSEL HOCA
Bu arada, bize okumada yardımcı olma yanında taptâze pancar çorbası ile fırından yeni çıkmış GILİK dediğimiz zarif boyutta, mis kokulu mısır ekmeği, ayrıca kahve ikramlarıyla da güzel ev sâhipliği yapan İmam-Hatip arkadaşımız Tuncay YÜKSEL Bey hocamıza da ayrıca ve tekrâren teşekkür ediyor, nice böyle hayırlı wesîlelerle görüşmeyi umuyoruz.
MISIRDAN KAHVEYE, DUT’TAN BAHÇEYE
Nice böyle derken, câmiin avlusunda bol dutlu ağaç dikkâtimizi çekti. İnşâllâh bir âfata uğramaz da yemek nasîp olur.
CÂMİLER, AĞAÇLAR, EZANLAR
Bu konuyu açarken asıl câmiye dikkât çekmekti gâyemiz. Etrafında yaşlı Ulu ağaçlar da var bol miktarda. Çayır-çimen, oturma yerleri. Tüm câmiler olduğu gibi burası da her anlamda bir sığınak. Etrafı ferah. Namazımızı da kıldık orda.
SEN OKURSUN, BEN ÇEKERİM
İnşâllâh ezan okumak için de ayrıca geleceğiz. Abdülkadir Hoca; “Sen okursun, ben de dışarda etraftaki çiçekler ve de ezan’ın ulaştığı güzel manzaralarla berâber çekerim” diyor. Biz de; inşâllâh dedik.
MEDİCAL BÜFE, EDİTÖRYÂL SOHBET
O gün bununla kalmadı. Mâdem başladık, aynı günden gidelim. Muzaffer Bey’in yeni yayınlanacak Ordu’nun değerlerini tanıtan bir kitabıyla alâkalı olmak üzere bir yayın editörü arkadaşla görüşmesi varmış. Bizi de dâvet etti. Bizim de canımıza minnet zâten. Sonuçta biz de bu saha ve sektörle ilgili değil miyiz? Biz de kitap yayınlama düşüncesindeyiz.
YAZI GANÎ, ŞİİR ÇOK; KİTAP YOK!
Bunu derken, hem çocuklar, hem çevre sıkıştırıyor, hem de bu kadar birebir yazıyla ilgili olmak, sosyâl medya yanında gazete ve dergilerde devamlı yazmakla berâber kitaba dönüştürmemek arkadaşların ilgisini çekip sık sık soruyorlar. Dolayısıyla önümüzdeki süreçte mecbûriyet gözüküyor.
KAYSERİ’DEN KONYA’YA, MALATYA’DAN ÇANKIRI’YA
Zâten bir saat kadar önce GERİŞ’te kamelyada kahve içerken Muzaffer Bey telefonu uzatarak bizi Prof. Dr. Celâl KIRCA Bey hocamızla görüştürdü. O öteden beri bu konuda tazyikte bulunuyordu zâten, bu defâ da bayağı yüklendi kitap yayınlamak noktasında.
Çocuklar da dün artık kendileri ile bizzat el atmışlar, şöyle yazdılar:
“[29/4 16:42] Babacıım, Şiirlerini toplarla düzenle, burda bastırcaz. İstediğin adette basıyorlar. Ben görüştüm konuştum…”
ET(N)İK TAZYİK, EDİTÖRYÂL İLTİFÂT
Dolayısıyla, bizim de yayın sürecinde olduğumuz şu saatte bizimle değerli tecrübelerini paylaşan, diğer yandan günlük yazılarımız konusunda iltifatlara boğan ve ayrıca ikramlarda bulunan bu arkadaşlarımıza da ayrıca teşekkür ediyoruz.
Evet; 30 Nîsan dolu dolu geçti. Hattâ ajandama o günün başlığını ÇOK DOLU DOLU BİR GÜN diye atmışız. Satır başları olarak kaydettiğimiz sayfanın sonuna da şöyle bir not düşmüşüz:
“Her biri en az bir yazılık ve her durağı yazılarımıza dâir iltifat ve kitaplaştırma noktasında teşviklerle geçen bir gün.”
HATTÂ; GÜN, BENİM GÜNÜMDÜ ÂDETÂ
Hattâ, akşam da Muzaffer Bey’in ORİMDER’de konuşması vardı. Orada da günümüz öğretmen-öğrenci etkileşimi konusu bağlamında konuşulurken, şu an Proje İmam-Hatip Lisesi’nde Güzel Sanatlar Dersi Öğretmenliği yapan Ertuğrul ATASEVER Bey hocamızın söz alıp, konuşması esnâsında bizi kitaplara ilgi ve ilgilendirmemiz bağlamında okumaya-yazmaya birebir özendiren bir hoca keyfiyetiyle zikretmesi husûsu da bizim için sevindirici oldu. Bu anlamda bugün benim günümdü âdetâ. Çok şükür. Rabbimiz, zâhiri kadar bâtınının da böyle sevinçlerle netîcelenmiş olacak olmasını lûtfeylesin; Âmîn.
FETİH AYI, AVNÎ SAATİ, MÎLÂT GÜNÜ
Mayıs’ın ilk günü de dernek faaliyetlerimizden öte, irfânî çabalarımız bağlamında bir niyet, çaba ve sohbetin hazırlık ve icrâsı çerçevesinde geçti. Bu noktada, MÎLÂT diyebileceğimiz bir faaliyetin başlangıç târihi oldu. Haber şöyle:
*TDED ORDU ŞÛBESİ DİL BURCU EDEBİYAT SOHBETLERİ AVNÎ DÎVÂNI’YLA BAŞLADI…*
Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği Ordu Şubesi, DİL ve EDEBİYAT sohbetlerini, FETİH AYI münâsebetiyle, erbâbınca, edebî yönü de en az sultanlığı kadar güçlü olduğu, hattâ pâdişah olmasaydı edebî yönüyle de en az bu kadar tanınan biri olacağı kabûl edilen Fâtih Sultan Mehmed’in AVNÎ DÎVÂNI OKUMALARI’yla başlattı.
FÂTİH DÎVÂNI VE ŞERHİ
Prof. Dr. Muhammed Nur DOĞAN’ın FÂTİH DÎVÂNI ve ŞERHİ adlı eserinden yapılan sohbetin öncesinde AVNÎ’nin edebî yönü ve DÎVÂN hakkında bilgiler verilip Peygâmberimize (SAV) övgü niteliğinde, NA’T diyebileceğimiz muhtevâda yazılan ELİF bölümü gazellerinden ilki okunup açıklandı.
ATILIM MÎLÂT, KATILIM MÜTEVÂZI
Mütevâzı bir keyfiyette başlayan sohbetlerin her Çarşamba Saat: 18.00 olarak sürdürüleceği, gitgide artan bir ilgiye mazhar olacağı inancı belirtilerek, NİYET HAYIR ÂKIBET HAYIR, hâlisâne başladık; FETİH AYIMIZ mübârek, İstanbul’umuz YENİDEN O ESKİ İSTANBUL olsun inşâllâh duâ ve niyetiyle çıktığımız yoldaTüm Edebiyat ve ecdadsever dostlarımızı bundan sonraki programlarımıza bekliyoruz denildi.
YELKENLER BİÇİLECEK, YELKENLER DİKİLECEK!
Fiiliyle İstanbul ve çağları, şiiri (yeti)yle gönülleri fetheden Fâtih’e Fâtihalar yolluyor, tahsîli, dâvâ ciddiyeti, gayreti, rûhu, şahsiyeti ve sanatkâr yönü dâhil onu bütün vecheleriyle nümûne edinen nesillerin çoğalması niyâzıyla Rabbimize yalvarıyoruz.
FETİH YÜZYILI, HİDÂYET ÇAĞI
Netîce îtibârıyle; Yüce Mevlâmızın, başta Gazze ve Doğu Türkistan olmak üzere hiç bir coğrafyada mazlum kalmadığı, insanlığın gönüllerinin fethedildiği hidâyet çağını görmeyi, bu mutluluğu tüm dünyâya yaşatmayı bizlere nasîp etmesi ümîdiyle cümleye buradan sevgiler-saygılar sunuyoruz wes’selâm…
Babacığım; bugün sana sürprizimiz var; bu gün Piraziz’deyiz. Senin Şuayip çocukluk günlerinden medrese arkadaşın HAKKI MEMİŞ HOCA’NIN 8. SENE-İ DEVRİYESİ dolayısıyla buradayız. Sağolsun, yine senin iyi tanıdığın hoca arkadaşımız, sonra apartman komşumuz da olan Hacıbey VAROL verdi haberi.
MERÂSİM ÇOK KALABALIKTI
Hakkı Hocamız; senden 3 yıl sonra 26 Nisan 2016 târihinde Rahmet-i Rahman’a kavuştu. 27’si Çarşamba günü çok kalabalık, bölge çapında katılımlı bir merâsimi oldu. Biz de katıldık; ayrıca duygu, düşünce ve gözlemlerimizi bir yazıyla paylaştık o günlerde.
YARIM ASIRLIK HİZMET SEVDÂSI
Babacığım; sen de biliyorsun ki o bölgemizin âlim vasfında kanaat önderlerindendi. Ayrıca, senin de hocan olan MÜDERRİS GACAROĞLU AHMET EFENDİ’nin yetiştirdiği, bölgesinde, yarım asrı aşkın diyebileceğimiz bir süre tebliğ ve İrşad görevi yapmış bulunan saygın bir şahsiyetti.
CİDDÎ, MEHÎB, NÜKTEDAN, SEMPATİK
Bundan öte, ilmiyle, sohbetiyle, ciddiyet ve heybeti yanında yerine göre nüktedanlığıyla her yerde, her merâsimde, çarşıda-pazarda halkıyla hep içiçe, insanların yanında, dolayısıyla gönüllere dokunmasıyla unutulmayanlar arasındaki yerini alan merhum HAKKI MEMİŞ Hocamız için Piraziz Merkez Câmii’nde KUR’AN TİLÂVETİ programıyla yâd edildi.
İLGİ BÜYÜK, KATILIM YÜKSEK
Programa; Piraziz Kaymakamı Burak ÖZ başta olmak üzere çok sayıda sevenleri katıldı. Çevrede görev yapan hocalarımızın icrâ ettiği, bize de, cumâ ezanını okuma, kamet, tesbîhât ve Yâsin’den ilk 2 sayfayı okuma fırsatı verdikleri programın konuşmasını Piraziz Müftümüz Mehmet AYIN Bey hocamız yaptı.
İLMİN YERİ, HOCAMIZIN DEĞERİ
Müftü Bey konuşmasında Hakkı Hoca’yı bugün andıran şeyin ilmi olduğunu tespitle berâber ilmin önemine atıfta bulundu. Dinimizin ilk emrinin OKU olduğunu hatırlatarak, ilme sarıldığımız dönemlerde ilmen olduğu kadar fiilen, yâni siyâseten de güçlü olduğumuzu, ama bugün ancak geçmişte yetiştirdiklerimizin isimlerini binâlara vermek sûretiyle yaşatmakla avunduğumuzu dile getirdi.
DÂVETE İCÂBET, DEĞERLERE HÜRMET
“Sizleri tebrik ediyorum. Buraya gelmekle câmiye, mihrâba, ilme, âlime verdiğiniz değeri gösterdiniz. Cenâb-ı Hakk’tan niyâzımız, o büyük insanların yerlerini doldurmayı bizlere nasîp etmesidir. Allâh C.C. hepinizden râzı olsun. Yapılan tilâvet ve duâları kabûl eylesin. Âmîn”
SON MÜFTÜ’DEN İLK MÜFTÜ’YE
Programın duâsını da HAKKI hocamızı yakından tanıyan ve oldukça hukûku bulunan, Piraziz’in ilk müftüsü, Ordu İl Müftülüğü’nden emekli Mustafa KOLUKISAOĞLU Hoca yaptı.
MEMİŞ ÂİLESİ’NDEN TEŞEKKÜRLER
Program sonrası tüm katılımcılara ŞEN PİLİÇ firması eliyle hediyeler sunuldu. Adı HAKKI MEMİŞ olarak konulan GENÇLİK MERKEZİ’nde yapılan hasbihâlde, hocamızın eşi Emine Hanım annemiz ve çocukları başta kaymakam bey olmak üzere programa emek veren ve katkı/katılım gösteren herkese hoşgeldiniz deyip teşekkür ettiler.
GELİŞEN SOHBET, ARTAN MUHABBET
Hocanın hayat hikâyesinin de duvarda tablo olarak yer aldığı, bizim inşâllâh bir başka zaman değerlendirme imkânı bulacağımız salonda gelişen sohbet seyri içerisinde tanıyanlar tarafından hocayla ilgili hâtıra ve değerlendirmelere yer verildi.
Bu program wesîlesiyle tanıştığımız Ordu İHL 80 mezunu Feridun AYDIN Hoca onun ne kadar çok bilse, konuya hâkim olsa da not almadan kürsüye çıkmadığını belirtti.
ARAPÇADAN OSMANLICAYA; NÛRUL’ÎZÂH
Kendisinden NÛRUL’ÎZÂH kitabını Arapça olarak okuduklarını, hocanın notlarını da çok güzel bir Osmanlı Türkçesiyle tuttuğunu söyledi. İlmî ciddiyet ve titizlik olarak ta, çok iyi bildiği bir konuda dahî, kaynağını bulamamış, geç saatte arar, bizden bulup göstermemizi isterdi.
FERİDUN AYDIN’DAN EMİN AYDIN’A
Programın öncüsü, görevde halefi olan Emin AYDIN Hoca da; onun en büyük özelliğinin kürsü olduğunu, oranın da hakkını verdiğini, iyi hazırlandığını ve de dikkât çekmek adına kendince ilginç metodlar uyguladığını belirtti.
KARDEŞİNDEN; “ÇILGIN TÜRKLER” VURGUSU
Orada bulunan, kardeşi olduğunu öğrendiğimiz, Köy Enstitüsü mezunu, emekli öğretmen kişi de Ağabeyinin okumayı çok sevdiğini, sâdece dînî değil, her tür konuda kitap okuduğunu, ÇILGIN TÜRKLER kitabını onun kendisine verip okumasını tavsiye ettiğini söyledi. “Gazeteleri reklâmlarına kadar okurdu” dedi.
SEN NELER ANLATIRDIN KİM BİLİR?!
Babacığım; sen de burda olsaydın kim bilir neler anlatırdın, 48-50’lerde Şayıp’ta medrese yıllarından başlamak üzere bugünlere kadarki hâtırlarınızdan. İşte bu bile gösteriyor ki, her şey zamânında değerlendirilmeli.
* HACIBEY VAROL VE TÜM TANIYANLAR*
Geçen geçti; ama Hakkı hocayla ilgili kimde ne varsa şimdiden tezi yok ortaya koymalı. Meselâ birlikte fotoğraflarını bize gönderen Hacıbey Hoca başta olmak üzere herkes. Meselâ orada genç diyebileceğimiz bir komşusu, oğlu Mustafa MEMİŞ’e;
“- Eğer bunları yapacaksanız beni unutmayın. Çok hatıralarını ve anlatacağımız şeyler var!” dedi.
SÖZ GİDER, YAZI KALIR DEMİŞLER
Nitekim; sohbet netîcesinde, programın ayrıca bir sempozyum şekliyle genişletilerek târihî ve bilimsel bir boyut kazandırılması, toparlanan hâtırlarla berâber birikimlerin kayıt altına alınması gerektiği düşüncesi evleviyet kazandı.
Çay ikramlarının da yapıldığı seyrin sonrasında insanlar, bir büyük değerini anma ve ona karşı bir görev yapmış olmanın verdiği mutlulukla oradan ayrıldılar.
ÜÇ YIL ÖNCE, ÜÇ YIL SONRA!
Babacığım; bu duruma göre senden 3 yıl sonra Hakkı Hocamız, ondan 3 yıl sonra da Ayşe’miz Rahmet-i Rahman’a kavuşmuş oluyorsunuz. Ayşe Bacı’mın vefâtı 24 Nisan 2019.
EVLİYÂ MEZARLIĞI, AKÇA DEDE, MEVLÂNÂ
Dolayısıyla, programdan sonra önce Muhsin Enişte Bey’in yanına geçtik. Sonra da hemen yanıbaşta yer alan Ayrılık Köylerindeki EVLİYÂ MEZARLIĞI’na çıkıp kabir ziyâreti yaptık. Okuduklarımızı Bacı’ma, kayınpederi ve k.vâlidesi Melahat Teyze, hemen beri yanında AKÇA DEDE diye mâruf bir pîr-i aziz olarak bilinen ârif zâta ve burada yatan tüm ehl-i îmâna bağışladık. Allâh kabul etsin.
KİMİ TOPRAĞA, KİMİ YÜREKLERE
Bilmiyorum senin buraya geldiğin zamanlarda var mıydı, benim dikkâtimi Ayşe Bacımın vefâtından sonra çekti; mezarlığın girişine bir çeşme yapmışlar. Alnına da bir taç kondurup üzerine Mevlânâ’nın şu sözünü kazımışlar:
ÜZÜLME! HERKES ÖLÜR; KİMİ TOPRAĞA, KİMİ YÜREĞE GÖMÜLÜR!…
HER WESÎLE, HER FIRSATTA
Ne mutlu yüreğe gömülenlere. Kızın ve medrese arkadaşınla sizlerin yüreklere gömülenlerden olduğunuza inanıyor, merâsimlerinizdeki manzaralardan bunu rahatlıkla çıkarıyoruz.
Bu meyânda; özellikle sizlerin, hocanız MÜDERRİS GACAROĞLU ile berâber Efendimiz SAV in komşuluğunda buluşmanızı lûtfetmesini Cenâb-ı Hakk’tan her wesîleyle olduğu gibi bu defâ da niyâz ediyoruz.
YÜRÜYECEK HÂL, TUTUNACAK DAL
Bugün yapılan bu programdaki filek ve temennîler kısa zamanda gerçekleşsin inşâllâh. Zîrâ, toplumun tutunacak dallara ihtiyâcı çok. Bu noktada kalanlar kadar efsâne örneklikleriyle berâber gidenler de önemli.
SEVGİNİN İSPÂTI, BERÂBERLİĞİN NECÂTI
Son olarak diyoruz ki; Rabbimiz, kraat ve duâları kabul etsin. Bu güzel, anlamlı ve de mühim faaliyete emek verenlerden ve katılanlardan râzı olsun. Katılımlarıyla hocalarına sevgilerini ortaya koyan ve yapılan duâlara içten âminlerle mukâbele eden cümleyi umduklarına nâil, korktuklarından emîn eyleyip, sevdiklerini ispat ettikleri hocalarıyla âhirette Efendimiz SAV in komşuluğunda görüşmeyi lûtfeylesin inşâllâh. Âmîn wes’selâm…
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.