34,8697$% 0.07
36,6343€% -0.26
44,4955£% -0.06
3.042,44%0,91
4.959,00%0,46
10.058,47%-0,40
3509985฿%4.97492
25 Kasım 2022 Cuma
Ölmeden Önce ‘Allah’a Teslim Olmak’ ve Kadir Gecesi
Kentsel Dönüşüm ve Konteyner Evler; Lüks Değil, Mecburiyettir
Toplumsal Sorunlar ve Altyapıları
Bir Varmış Bir Yokmuş Çiftçilere İkramiye Yokmuş
Bir Ağır Hasta Ziyaret Ediyor
Büyük Millet Olmak
Bir söz vardır; “Sohbet ettiklerimizin kalitesi kadarız.” diye.
Hayatımız boyunca çok sayıda insanla tanışır, etkileşim kurarız. İletişim kurduklarımız oluşturur aslında davranışlarımızı ve bir süre sonra davranışlarımız karakterimize dönüşür.
Önemlidir sohbet ettiklerimiz. Yaşam kalitemiz, sohbet ettiklerimizin ortalaması kadardır. Hz. Mevlana’nın da dediği gibi; “Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim.” Arkadaşlarımız bizim kimliğimizdir. Hayatımız, kimliğimizi oluşturma, geliştirme ve koruma mücadelesi ile akıp gidiyor. Şöyle bir düşünelim kimlerle sohbet ediyoruz, kimlerle etkileşim halindeyiz, iletişim halinde olduklarımızla sohbetlerimizin içeriği ne? Ne konuşuyoruz, neyi yaşıyoruz, harcadığımız zamanı kime harcıyoruz? Bu soruların cevaplarını vermek çok önemli.
Mesela en son ne zaman içeriği ‘Allah’ olan sohbet yaptık? En son hangi arkadaşımızla Allah’ı konuştuk. Ya da en son hangi ortamda Allah’ın razı olacağı bir çalışmayı gerçekleştirdik. Veya en son hangi arkadaşımızla ‘Haydi ezan okundu, kalk bir namaz kılalım’ diyerek hayra davet ettik. Yahut en son hangi arkadaşımız bizi böyle davet etti, Allah’ı anlattı. Sahiden Allah’ı hatırlatan kaç arkadaşımız var?
‘Daha çok genciz, hayatın baharındayız, şimdi bunları mı düşüneceğiz’ derseniz? Tabi ki de yanlış demiş olursunuz. Tam olarak da şu zamanda insan kendini inşa ve ihya etmeli.
Gelin konuştuklarımızı bir gözden geçirelim, sosyal medya dahil tüm ortamlarda Allah için olan sohbet halkalarının bir parçası olmaya gayret edelim. Her sohbette karşılıklı bir bilgi aktarımı vardır. Hangi bilginin kimden kime geçtiği, buradan bizim ne kazandığımız çok önemlidir.
Peygamber Efendimiz (SAV) “İki günü eşit olan insan ziyandadır…” diyor.
Ziyanda olmamak adına sohbet ettiklerimizle kendimize yeni değerler katmalıyız. Hırs ancak iki konuda kabul edilebilir. İlim ve davet noktasında…
Her Müslüman davetin muhatabıdır ve Allah’a davet etmekle sorumludur.
Sohbet ettiklerimize bir ölçü koyalım, hayatımıza değer katanlarla sohbet edelim. Bizi yoran, bizi tüketen, bizden götürenlerden uzak duralım. Gün içerisinde kullandığımız ve kullanacağımız kelimelerin kalitesi ancak kaliteli iletişimlerle artacaktır. Arttıkça dolacak, doldukça taşacaktır insan. Zira insan, Allah’ın yeryüzündeki halifesidir. Burada halifeden kasıt Allah’ın yeryüzündeki emir ve yasaklarını uygulayan kimsedir. Şüphesiz Allah nurunu tamamlayacaktır ancak biz bunun neresinde olacağız? Buna bir araç mı olacağız, yoksa dışarıda mı kalacağız? İşte bütün bu soruların cevabı sohbet ettiklerimizin kalitesini arttırmakla olacaktır.
Hasretle, vuslat’ın aralığında olan sevda yolcularına selam olsun.
İnsan doğmadan önce rızkı Allah tarafından garantiye alınmış, yaratılmışların en şereflisidir. Kainatta yaratılan her şey insanın hizmetine sunulmuştur. Allah tüm kainatı, insanın yaşamasını kolaylaştırsın, dünya hayatındaki imtihanı kolay olsun diye dizayn etmiştir. Bunun karşılığında yalnızca kulluk bekliyor Rabbimiz.
“…insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” Zariyat Suresi-56
Kulluk, Rabbimizin bizlere nimetlerini ikram ettiği en güzel makam. Her sabah doğan güneşin, mevsiminde yağan yağmurun, tarlasına ektiğimiz tohumun ürün vermesinin farkında olmak gerek yokluğunu hissetmeden. Ve en önemlisi Allah’ın nimetlerini bir kazanılmış hak olarak görmemek gerek. Evet rızkın kefili Allah’tır. Ancak kefil olmak başka bir şey, hak etmek başka bir şey.
Bize verilen rızkın, yaptığımız kulluk karşılığında olmadığı gibi, verilmeyen nimetinde yapamadığımız kulluğun karşılığında olabileceğini unutmamak gerek. Rızık, Allah’ın, insana ikramıdır. Varlığı şükür, yokluğu sabır olmalıdır. Rabbim bizleri nimetleri ile rızıklandırdığında hikmetini anlayıp, verilen nimetin bir hak değil ikram olduğunu bilip şükrünü eda etmeliyiz. Yine bir nimetten yoksun bıraktığında ise hikmetini anlayıp onu sabır ve dua ile Allah’tan usulünce istemeyi bilmeyi unutmamalıyız.
Nimet, her zaman bir gıda, bir madde olmadığı gibi bazen, sabah namazına uyanmak o yoklamaya şahit olmaktır. Allah’ın kulunu huzuruna kabul edip, namaz kılması çok büyük bir rızıktır. Bazen nimet, derin bir nefes aldığında onu geri verebilmektir. Bazen, sevmek, bazen de sevilmektir. Sevmek ve sevilmek o kadar büyük nimet ki, yokluğunda anlıyor insan kıymetini. Bazen, bir merdivene çıkabilmek, oturduğumuz koltuktan ayağa kalkabilmek, yürüyebilmektir. Bazen, gözünün dünyayı görebilmesi, kulağının sevdiklerini işitebilmesidir… Bu örnekler sayısız çoğaltılabilir. Rızkın teşekkürü ise aslında verilen nimetin Allah’ın rızasına kazanmaya vesile olmasıdır. Bize verilen nimetin ne kadarını Allah’ın rızasını kazanmak için kullanıyoruz? Ya da ne kadarını Allah’ın rızası için harcıyoruz ya da ne kadarından O’nun için vazgeçiyoruz.
Bazen, düşünürüz ‘Allah bize neden vermiyor?’ diye. Neyi vermediğini düşünmek yerine, neyi verdiğinin hikmetini anlayabilirsek, vermediklerini vermesi için ilmi hal ile dua etmiş sayılırız.
İman, rızıkların en güzeli, verilen nimetlerin en büyüğü. Düşünsene Allah bize, kendine iman etme nimeti vermiş. Kendini bilme, bulma, tanıma fırsatı vermiş. Hem de biz hiçbir arayışa girmeden, hiçbir şey yapmadan, bedelsiz bir şekilde vermiş bu hissi. Bize bu kadar büyük bir nimeti ikram eden Allah, bizi O’nun için çok kolay ikramlardan alıkoyar mı hiç?
Velhasıl, nimet, bir şeyin olmadığında eksikliğini hissetmek, eksik kalmaktır.
Bizleri iman ile rızıklandıran, tamamlayan, sevgisi ile gönüllerimizi dolduran, tüm verdiklerine Elhamdülillah dediğimiz, vermediklerine sabrettiğimiz tüm nimetlerin sahibi Allah’a hamd olsun. Rabbim bizleri, nimetlerini kavrayan, verdiği her nimete şükreden, O’nun rızasını kazanmak için kullanan kullar eylesin.
Şimdi düşünelim, biz Rabbimizin hangi nimetleri ile rızıklandırılmışız?
İnsan, bazen kendini kaybetmesiyle, bazen yolunu kaybetmesiyle meşhur bir yolcudur. Yolcudur insan, ana rahmine düştüğü andan itibaren çıktığı seferde yollara düşmesiyle, yollarda düşmesiyle bilinir. Yoldur insanı insan yapan, yolculuğudur insanı değerli kılan.
Yolculuk bu, fıtrat gereği zaman zaman sorunlar olacaktır. Yolda kalmalar, duraksamalar, dağılmalar, hatta kazalar olacaktır. Zaten yola çıkma sebebidir, yolda yürüme şeklimiz aslında. Bizi yola çıkaran yolda nasıl davrandığımızı, istikamete nasıl vardığımızı merak ediyordur aslında. Birçok çeşit yollardan yürüyen insan, istikamete varmak zorundadır. Çünkü kalamaz dünyada, istikamete varacak yolların olduğu koca bir sarmal, dünya
Yolda dağıldın mı? Duraksadın mı?
Yolculuk seni yordu mu?
Yolun neresinde olduğunu mu şaşırdın?
Düşün yolcu düşün! düşünmek yaşamın belirtisidir. Halen daha bir ilerlemenin olduğunun belirtisidir. Yolda bir sorun varsa orada yaşam vardır, hareket vardır. Alınmayan yol ya yol değildir ya da yolcu, yolcu değildir.
O halde şimdi derin bir nefes al, Allah de…
Her türlü duraksama, yorulma yolda ilerlediğinin göstergesidir, her an istikamete bir an daha yaklaşmanın neticesidir. Şimdi aç navigasyonunu kaçırdığın doğru yollar için üretilen alternatif yollara gir. Seni Rabbine götürecek, seni O’nun rızasına kavuşturacak bölünmüş duble yollara gir. Yeter ki navigasyonunda varış noktan Rabbin olsun. Yeter ki yolun sonunda O’na kavuşmaya odaklan.
Rabbin, yolu kendisine varacak olan yolcularının istikametinden emin ise seni yorar, duraksatır, şaşırtır ama en son kendine kavuşturur. Huzuruna vardığında ise “Kulum, sen bana gelmek için çok yoruldun, zor çileli yolları aştın, duraksadın, ümitsizliğe düştün, hastalıklara bulaştın, haksızlıklara uğradın ama bana geldin, sağ salim bana geldin, ben senden Razıyım…” (Allah-u alem) dedi mi bütün yorgunluklar biter.
İşte yolcu, istikamet güzel olunca, yolda güzel, yolculukta güzel, yolda bulunanlarda güzel. Rabbim istikametine kilitlenen, dünya yolculuğunda her şeye rağmen O’na yürüyen, yolunda olan, duraksamalarda dinlenen, yorgunluklarında hikmet arayan kullarından eylesin bizleri…
Ben bu yolun neresindeyim bilmem ama ben hep bu yolun sevdasındayım…
Hasbünallahu ve Nimel Vekil.
“Allah bize yeter, O ne güzel vekildir.”
Darda kalınmış bir geceyi aydınlatan dua.. “Hasbünallahu ve Nimel Vekil”
Ne güzel bir dua, “Allah bize yeter, o ne güzel vekildir”
Allah, bize yetti ve bize vekil oldu. Hiç yetmez mi Allah darda kalan kuluna, Hiç vekili olmaz mı darda kalan kulunun. Hele bu kulu yetim ise nasıl koyar yetimini yerde…
Yine Ramazan öncesinde ummalı bir çalışma içerisindeydik. Bir derdimiz var, geceleri bizi uyutmayan, harıl harıl kaynak aradığımız bir derdimiz var. Ramazan ayında yetimlerimizle hem hal olmalıydık. Öyle ki ilk iftarında yüzlerinde tebessüm, sofralarında ekmek olmak için çalışmalarımıza hız vermiştik, yorulmuyor, gece gündüz uyumuyorduk.
Ramazandan önceki son gün, en son bir yıl önce görüştüğümüz bir ablamızı aradım. İki yetimi vardı, sesinde ki şaşkınlık ve teşekkür iması beni de şaşırtmıştı. Adeta bir teşekkürü vardı ama bana değildi. “Ona yarın size geleceğiz inşallah abla” deyince kabul etti.
Günlerden, ertesi gün oldu…
Ramazan’ın 1. günüydü, heyecanlıydım, ilk iftar öncesinde yetim çocuklarımızın evlerine gidecektik, aracımızı doldurduk, oyuncak, bayram harçlığı ne varsa aldık…
Sözleştiğimiz ablamızın kapısını çaldık, biraz sohbetten sonra ‘sizi Allah gönderdi’ dedi. Ve anlatmaya başladı.
“Yaşadığımız dönem bizi çok zorluyor, bazen gerçekten çaresiz kalıyoruz, önceki gece Ramazan geldiği için gerçekten çok endişelendim, ne yapacağımı düşünüyordum. Gece yattığımda tek duam “Hasbünallahu ve Nimel Vekil” diye dua ettim. İnanın Türkçesini de çok bilmiyordum. Ama öğrenmiştim bu duayı, uyuyana kadar bu duayı söyledim. Ve Sabah sizin telefonunuzla uyandım, sizin geleceğinizi öğrenince hemen ettiğim duanın anlamına baktım “Allah bize yeter, O ne güzel vekildir” i görünce Allah’ın bize yettiğine bir kez daha şahit oldum. Sizi Allah gönderdi, Allah razı olsun dedi.”
Yine boğazımız düğümlendi, arkadaşlarımla göz göze geldik, bakışlarımı yere indirmiş ve içten Elhamdulillah demiştim… Konuşmakta zorlandım, sessiz kaldım…
Allah, bize yetti, yetiyor ve yetecek. Bir tek olsun Allah yeter, işimiz Allah’a kalmışsa Allah yeter. Kulunu yetim bırakan Allah, yetiminin rızkına sahip çıkmaz mı. Öyle bir sahip çıkar ki, bir sene sonra bir adama önce hatırlatır, sonra onu dertlendirir, sonra aratır, sonra kuluna kabul edeceği duayı söyletir sonra hizmetkarını gönderir ve çocuklarının rızkını verir. Rızıkta, dertte, zorlukta, ardından gelen kolaylıkta bizi yaratan sonsuzluğun sahibindendir.
Şu soruyu kendimize soralım lütfen, Allah bize yetiyor da, biz kime yetiyoruz? Biz Allah’a yetebiliyor muyuz?
Ya Rabbi bizi istikametinden ayırma, bizi kabul edilmiş duaların hizmetkarı olmaktan bir an dahi alıkoyma. Bize rızık endişesi verme. Bizi salih kullarından eyle. Ahd’imize sahip çık Allah’ım, biz vefalı olanlardan eyle. Bizi sensiz bırakma, bizi dertsiz bırakma. Sessizlikte sesimiz ol, hissizlikte hislerimiz ol. Yüreklerimize ilmek ilmek aşkını işle, sevdanı doku, huzurunda sevdana kavuşmayı nasip eyle.
Çok sevdiğim bir söz var, nerede bir kitap görsem “Bütün kitaplar tek bir kitabı anlamak içindir.” Sözü gelir aklıma. Beşikten itibaren öğrendiğimiz her bilgi bize bir ilim katar ve yaşam rotamızı oluşturur. İlkokul çağlarından itibaren başlarız hayatımıza yön vermeye ve bizi verdiğimiz yöne götürecek araçlara bineriz. Lise-üniversite derken onlarca kitap okuyan, binlerce soru çözen, günlerce hayallerimizde ki mesleğe ulaşmaya çalışan birey oluruz. Oluşturduğumuz rotamıza ulaşınca bazen “bu muydu?” der, bazen yetinmez daha büyük rotalara ulaşmak için yine bineriz bizi rotamıza ulaştıracak gemilere…
“Bütün kitaplar tek bir kitabı anlamak içindir.”
Tek bir kitap, tek olan, varlığından bir tane olan, en büyük olan, bütün büyüklerin kendisine muhtaç olduğu, bütün varların hazinesinde saklı olduğu o kutsal kitap Kur’an-ı Kerim.
Yaşam rotamızın sonunda kendisinde imtihan edileceğimizi çok iyi bildiğimiz üzerinde hiçbir çalışma yapmadığımız bize ‘Allah’ın rızasını garanti edecek’ muhteşem eser. Atanmasından, çalışmasından bile emin olmadığımız üniversite giriş sınavları TYT, AYT, KPSS, TUS için binlerce ile para, binlerce saat harcıyoruz. Eğer bir meslek sahibi isek, görevde yükselme sınavlarına tüm varlığımızı harcayabiliyoruz.
Peki ya bizi “Allah’ın rızasına yükseltecek, geçtiğinde razı olunacak KK sınavı?”
Tüm sorular yüzde yüz buradan çıkacak, ve tüm cevapları içerisinde, sıfır paragraf, sıfır yorum. Oku, anla ve yaşa.
İnsan, yazarı yaratıcısı olan, hatta insanın kullanma kılavuzu gibi yaşama kılavuzu olan bu kitabı neden okumaz? neden bu derse hiç çalışmaz, insanın okuduğu hangi kitap bu vaatlerde bulunabilir?
Kur’an, kalplerin ritmini düzenleyen, okunduğunda huzur veren, dertleri hafifleten, dünyanın kirli ve puslu gündeminden uzak kılan, tüm kitapları kapsayan, tüm muhabbetleri barındıran, okunduğunda, anlandığında şahitlik yapacak, sonsuzluk gemisinin yanmaz bileti…
Vaktimiz yok, çok yoğunuz, derslerimiz var… demeyin!
Tüm vakitleri bize tahsis eden vaktin sahibini anlamak için bizim o vakte muhtaçlığımız var. Eğer vaktin sahibini anlamayı başaramazsak anladığınız her şey bir gün bizi terk edecek. Ve anlamadığımız o tek gerçekle, O’nun huzuruna çıkacağız. Anladıklarımız bizi anlamaz hale gelecek, sevdiklerimiz bizi sevmez hale gelecek, o sabahlara kadar emek harcadığımız tüm kazanımlarımız bizi terk edecek ve yüzüne bile bakmadığımız, vaktim yok dediğimiz, okumaktan kaçtığımız o gerçek, varlığın, sevdanın Rabbi’nin ilmek ilmek işlediği hayat kitabımız karşımıza çıkacak…
Gençler, dostlar, kardeşler,
Gelin, Ramazan arefesine girdiğimiz bu günlerde hayat kitabımız, TYT, AYT, KPSS’yi (günümüz sınavları) de içinde kapsayan, “okur, anlar ve yaşarsan” seni sonsuz ev, araba, nimet sahibi yapacak bu kitabı okuyalım, ne diyor? İnsanın yaratıcısı, var edicisi, Kur’an yazarı? Bizlere hangi müjdeleri veriyor?
Bu yazı dahi, O’nu anlatan tüm yazıları gönüllerine işleyen, bu sevdanın ve sonsuzluğun sırrını anlayabilenlere selam olsun…
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.