DOLAR

35,4675$% -0.06

EURO

36,5188% -0.22

STERLİN

43,3537£% 0.03

GRAM ALTIN

3.069,39%0,54

ÇEYREK ALTIN

5.003,00%0,40

BİST100

9.739,72%0,25

BİTCOİN

3511038฿%2.66254

İmsak Vakti a 02:00
Giresun HAFİF KAR YAĞIŞLI -4°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
X


Bizden misin, Yoksa Değil misin?

Bizden misin, yoksa değil misin? Ülkemizde bu soru çok sorulur ve aynı zamanda çok önemlidir. İnsanlar grup halinde sohbet ettiklerinde genelde bu soru sorulur. Özellikle yeni tanışanlar. Karşısındaki insanın hangi tarafta olduğu önemlidir bizim toplumumuzda.

Örnek vermek gerekirse spor dünyasında bu soruyla çok karşılaşırız. Mesela “Hangi takımı tutuyorsun?” diye sorarız yeni tanıştığımız bir insana. Eğer bizimle aynı takımı tutuyorsa yüzümüz yumuşar ve tatlı bir sohbetle dertleşiriz. Ancak karşımızdaki insan rakip bir takım taraftarıysa sanki bir düşmanmış gibi yüzümüz asılır ve değişik gözle bakarız o insana. Ama netice itibari ile o insan da bu ülkenin bir vatandaşıdır. O insan ile belki de ileriki bir zamanda bir milli maçta omuz omuza galibiyet sevinci yaşayacağımızı bile bile gene de kötü gözle bakmaktan kendimizi alıkoyamayız.

Türkiye’deki siyasi yaşamda bir bakıma insanımızın spor taraftarlığının yansıması şeklinde yaşanmaktadır. Yani fanatik bir taraftarın genelde ailesinden aldığı alışkanlıkla bağlı olduğu kulübünden ne olursa olsun vazgeçememesi gibi seçimlerde de ailesi hangi siyasi partiye oy veriyorsa o da aynı siyasi partiye oy verir. Kendi düşüncesi diye bir şey yoktur. Aileden ne görmüşse onu yaşamaktadır aslında. Bu sebepten seçimlerde siyasi partilerin adları değişse bile oy şablonu hiçbir zaman değişmiyor. Oylar emanet olarak bazı partilere verilir ve bir sonraki seçimde seçmen eğer gerek görürse blok halinde benzer çizgideki diğer partiye oy verilir. Hatta bu oy oranları aşağı yukarı tahmin bile edilmektedir. Hiçbir zaman bir bloktaki oy potansiyeli aşırı derecede değişiklik göstermez. Tek değişiklik partilere dağılımı olur ama toplam oy yaklaşık aynıdır.

Yani Türkiye’nin menfaatlerine göre değil de şu veya bu parti iktidar olsun düşüncesiyle seçmen sandık başına gitmektedir. Hatta siyasi yaşamda şu anda da varlığını devam ettiren bir partinin yetkilisi geçmiş dönemde şu söylemi dile getirmiştir: “Ormandan kütük getirip milletvekili adayı göstersek, o dahi seçilir.” İşte Türkiye’nin siyasi profili ne yazık ki budur.

Milletvekilliği seçimlerine daha çok varken ve hatta milletvekilleri adayları bile belli değil iken, “Hangi partiye oy vermeyi düşünüyorsunuz?” şeklindeki sorular Türk insanının siyasi cehaletini ortaya koymaktadır. Çünkü insanımız kendisini temsil edecek bir insan seçmek yerine siyasi bir partiyi iktidara taşımanın derdindedirler. Seçmenin gözünde kimin aday olduğu veya adayın ne gibi bir karakterde olduğunun bile önemi yoktur. Yeter ki ‘taraftarı’ olduğu parti seçimi kazansın. Gerisi hiç önemli değildir onun için. Ondan sonra da seçtiği milletvekili bölgesinin sorunları ile ilgilenmediği için sitem eder ama kendi etmiş ve kendi bulmuştur aslında. Ne demişler: ‘Kendi düşen ağlamaz.’

‘Bizden misim, yoksa değil misin?’ sorusu Türkiye Cumhuriyeti tarihi boyunca çok sık sorulmuş ve bu şekilde insanlarımız gruplara ayrılmaya çalışılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde benim kendi bildiğim ilk bölücülük çalışması sol-sağ olaylarıdır. İnsanlarımızı iki değişik düşünce çevresine toplamaya çalışmışlar ve karşı düşüncedekini düşman olarak gösterip kardeşi kardeşe kırdırmışlardır.

Babamdan dinlediğim kadarı ile 1980 öncesi işe giderken birkaç sefer onu yolda silahla çevirmişler ve “Sağcı mısın, yoksa solcu musun?” diye sormuşlar. Babam da içinden; “Sağcıyım desem; ya karşımdaki solcuysa veya solcuyum desem ya karşımdaki sağcıysa” diye düşünüp “Beni burada vururlarsa çocuklarım evde ne yapar?” diye korkarmış. Ama hem şanslıymış ve yaşayacak günü varmış ki hep karşısındaki insanın düşüncesindeymiş gibi söylemiş ve kurtulmuş.

Türkiye sağ-sol kavgasından kurtulduktan sonra da Batılı emperyalist ülkeler Laik-Anti laik diye yeni bir bela sarmış başımıza. Siyasal yaşamımızın son dönemlerinde derin izler bırakan bu çekişme post-modern diye tabir edilen bir yumuşak bir darbe ile son bulmuştur. Çok şükür toplum olarak bunu da atlatmak üzereyiz derken Batı’da boş durmamış son olarak Türk-Kürt ekseni etrafında dönem bir milliyetçilik akımı pompalamaktadır. Şu anda Kuzey Irak bölgesini yöneten bazı şahsiyetler sözde ‘stratejik ortağımızdan’ cesaret alarak Türkiye’ye meydan okumaktadır. Karşı tepkiyi de kısa sürede almıştır. Hatta savaş senaryoları bile vardır. Sözde ‘stratejik ortağımızın da’ istediği budur. Yani Türk-Kürt savaşı. Tarihsel olarak Türkiye’yi bölme hayallerinin son oyununu sahneleyen ‘stratejik ortağımızın’ bu oyunlarına gelmemeli ve kendi içimizde toplumsal barışımızı tesis etmenin yollarını aramalıyız.

0 0 0 0 0 0
YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.